Hilekârlık, öncelikli olarak kimliğinizin özüne indiği için çok hassas bir konudur. Kabul edelim ki, herkes galibiyeti mağlubiyete tercih eder, fakat Wimbledon'ın girişinde de yazılı olduğu gibi zaferi ve felaketi de tadıp, her ikisine de aynı tepkiyi vermelisiniz. Ebeveynler ve antrenörler, herhangi bir yarışmada doğru dürüst bir şekilde kazanmanın veya kaybetmenin hep karşılığı olacağını çocuklarına, öğrencilerine öğretmelidir.


Her yılın bir haftasını dünyanın en büyük gençler turnuvalarından birinde geçirir ve çocukların kort dışında kendilerini izleyen velilerinden teşvik ve onay almaya çalıştıklarını gözlemlerim. Birçoğu bu durumun ancak galip geldikleri takdirde sağlanabildiğini düşünüyor. Çocuklarını eleştiren ve onlara mutluluk yolunda sadece zaferin yettiğini inandıran aileler, çocuklarına belki de ömür boyu sürecek çok büyük hasarlar veriyor.


Tenisin kuralları açık ve nettir. Emin değilseniz dahi, eğer dürüst bir şekilde topun dışarıda olduğunu belirtmezseniz, rakibiniz bu şüphenin karşılığını hak eder. Bu kuralın, önceden oyunculardan birinin hile yapmasıyla, maçın çekişmeli geçmesiyle veya maç puanı olmasıyla alakası yoktur. Eğer kararınızdan emin olamıyorsanız, top içeridedir!


Aileler ve antrenörler, kişisel bütünlüğün yaşam boyu süren bir özellik olduğunu ve çocuklarının gelecekte bunun semeresini bir puan, bir maç veya bir turnuva kazanmaktan çok daha fazlasıyla alacağını anlamaları gerekmektedir. Ralph Waldo Emerson*'ın söylediği gibi, “Biraz dürüstlük, her kariyerden iyidir.”


*Deneyüstücülük akımının en önemli temsilcilerinden, 1803-1882 yılları arasında yaşayan ABD'li düşünür ve yazar.