Sürprizler, şok skorlar vardır, bir de şok sürprizler vardır. Güney Afrikalı Kevin Anderson’un Roger Federer’e karşı 2-6 6-7 7-5 6-4 13-11 skorla bugünkü aldığı galibiyet bu son kategoriye giriyor. 

İlk iki kategorinin üzerinden çabukça geçeyim. Sürprizler favori bir oyuncunun rakibine yenilmesi ile gerçekleşir. Seribaşı veya kağıt üzerinde favori olan bir oyuncu beklenmedik şekilde daha düşük seviyede bir oyuncuya yenilirse buna sürpriz deriz, fazla üstünde durmaya gerek yok. Şok skorlar ise sadece sonuç olarak değil, skor tabelasındaki görüntü ile de şaşırtır, ve kaybeden oyuncu büyük favorilerden biridir. Ama bu tip yenilgilerin yine de karma karışık bir öyküsü yoktur. Mesela büyük bir favori çok kötü gününde olur, normalde rahat yeneceği rakibi ise baştan müthiş performans sergiler, ve kimse ne olduğunu anlayamadan rakip iki sette 6-2 6-2 gibi veya üç sette 6-1 6-4 6-2 gibi net skorla apar topar galibiyeti alır ve korttan çıkar.

Şok sürprizler ise yukarıdakiler gibi olmaz. Bir oyuncunun diğer oyuncuya karşı geçmişte çok büyük üstünlüğü gözlemlenmiştir, maçın oynandığı yer favorinin en büyük performanslarını gösterdiği yerdir, favori oyuncu sadece o maçın favorisi olmakla kalmayıp turnuvanın da favorisidir ve maçın oynandığı yer itibarı ile efsaneleşmiş bir imaja sahiptir. Bunların bir de üstüne şu eklenir: maç herkesin beklediği gibi gelişir. Yani ilk seti favori oyuncu beklenildiği gibi alır (hatta ezer). Beklenildiği gibi ikinci seti de alır ve bir hayli iyi oynamaya devam eder. Üç sette maçın biteceğine dair her türlü sinyal mevcuttur. Üstelik favori oyuncunun performans seviyesi bir hayli yüksektir. Rakibi de iyi oynamaktadır ama gidişatı durduracak kadar değildir. Ya da buna favori buna izin vermemektedir.

Sonra bir noktada rakip önemli bir-iki puanda harika vuruşlar çıkarır veya herkesin beklediği gibi anlık psikolojik baskıya yenik düşüp hata yapmaz ve en azindan o dönemeçten başı dik çıkar. Ama önünde daha çok dönemeçler vardır, çünkü bir hayli geridedir skor tablasında. Kimsenin aklından şok sürpriz geçmez. Sonra birden kendini aşmaya başlar ve yavaş yavaş merdivenleri çıkar. Kimse gözlerine inanamaz, hala “herhalde bu tuhaflık bir noktada son bulacak” der durur. Ama tuhaflık bir türlü son bulmaz. Maç sonuna kadar devam eder. Arada sırada favorinin eline şans geçebilir ama olması gerekenin tam tersine o önemli puanlarda rakip o anın büyüklüğü altında ezilmez, inanılmaz vuruşlar üretir. Yani bahsettiğimiz şok sürpriz bir anda gelişmez, sindire sindire, yavaş yavaş gelir. Her an bu dalganın tükeneceği beklenirken arkası gelmeye devam eder ve maç böyle biter.

İşte Anderson böyle kazandı ve işte bu sebepten bu sonuç "şok sürpriz" kategorisine girer. Bu maça “kendisini mahvetti” veya “batırdı” gibi terimler ile Federer ekseninden bakan varsa, büyük ihtimalle maçın tamamını seyretmediler. Eğer seyredip de hala diyorlarsa Anderson’a haksızlık ediyorlar farkında olmadan (ki bunu genelde yenilen oyuncunun taaftarları yapmaya meyilli olur, yani bu durumda, Federer hayranları). Eğer illaki Federer ekseninden bakmakta ısrar eden varsa tabii ki 4 saat 14 dakikalık maçı didikler durur ve bir köşesinde bir şey bulur. Ben hatta onlara yardımcı olayım. Üçüncü sette servisini 5-5’te kaybettikten sonraki oyunda 0-40 öne geçtiğinde, üçüncü servis kırma fırsatında yaptığı forehand hatası (30-40’ta yani) yakışmadı. Ama bu sadece skoru 6-6’ya getirmek içindi. Son sette 6-5 önde iken, 0-30 puanında Anderson’ın ikinci servisinde yaptığı backhand return hatasını yapmayabilirdi. Çünkü o return’u içeri sokup o puanı kazansa üç maç puanı elde edecekti. İşte buyrun Federer ekseninden bakmak isteyenlerin rahatlayabileceği noktalar.

Ama maçın diğer kesimlerindeki düzinelerce önemli puanları Anderson’ın kendi çabaları ve sık vuruşları ile aldığını inkar edip bunlara odaklanmak yanlış olur. Yapılması gereken, US open 2017 finali oynadıktan sonra burada da yarı finale çıkan, çalışkanlığı, mütevaziliği ve profesyonelliği ile tanınan ve bugün maç puanı dahil hemen hemen her mühim puanda kendisinden geniş bir kısımın beklediği hataları yapmadığı gibi, beş yıldızlık vuruşlar üreten Anderson’a şapka çıkarmaktır.