Öncelikle gazeteci Devrim Demirel'in yazısını okumanızı önereceğim. Geçtiğimiz günlerin rakamsal bir dökümünü ortaya koyan bu “Akdeniz’de Operasyon” başlıklı fevkalade yazıyı okuyunca sporumuzun ne durumda olduğunu anlayacaksınız.

Sporumuz genellikle federasyonlarca yönetilir. Bilimselliğin, liyakatin ve tecrübenin ikinci plana düştüğü ülkelerde Federasyon Kurullarına giden yolların taşları genellikle hükümetler tarafından döşenir. Bu kurullarda yer almayı sosyal yaşamda seviye atlamak olarak görenler de vardır. Özel işine katkı sağlamak, yurtdışı seyahatlerde bulunmak, müslüman bir ülkenin batıya açık bir erkeği ya da kadını olarak kokteyllerde yabancılardan iltifatlar almak, finallerde ve kupa törenlerinde bulunmak gibi çeşitli arzular da vardır hiç şüphesiz! Bazıları için de başka bir vasıfları olmadığı için medyada yer alabilmenin yegane yoludur.

Bu güzelim ülkenin sporuna bir katkıda bulunmak hiç düşünülür mü bilemiyorum… Yarım asırdan fazla bir süredir de bunu çözemedim. “Hep bana, Rabbena” değil de müsbet bir utku için çalışmanın daha tatmin edici olduğu keşke bir aşıya tabi olabilse!

Gelelim başlık konumuza. Atletizmde dünyanın en saygın etkinliklerinden başlıcası bir takvim yılı içerisinde dünyanın 13 değişik kentinde yapılan “Diamond League – Elmas Lig” yarışlarıdır. Türkiye olarak bunların bazılarından alınan sonuçlar aşağıdadır:

- 05 Haziran tarihinde Fas’ın Rabat kentinde yapılanda sıfır çektik.
- 09 Haziran’da Roma’da ki yarışlarda da sıfır çektik.
- 16 Haziran, Oslo’da Yasmani Capello 400m engelliyi 5. bitirdi. 5000 metrede Yasemin Can ise 9. oldu.
- 18 Haziran, Paris yarışlarında Eda Tuğsuz ciritte 10. sırayı aldı.
- 30 Haziran’daki Stockholm müsabakalarında ise sonuç sıfır.

Akdeniz Oyunları'na katılımcı ülkelerin büyük bir çoğunluğu (değil ilk iki kategorideki takım ya da sporcularını) üçüncü, hatta dördüncü kategorilerini, sakatlıktan yeni çıkmış, ya da çıraklık eğitimini alan yeteneklerini yollarlar. Bunun bilinciyle hareket edersek Cezayir'in Oran kentindeki Akdeniz Oyunları'nda (27.06.2022-05.07.2022) aldığımız derecelerin kıymeti ortaya çıkar. Bunu yeterli bulmuyorsanız 15-24 Temmuz tarihleri arasında, yani bugünlerde yarışılan Dünya Atletizm Şampiyonası'nın sonuçlarını irdeleyin.

Evet, ABD’nin Oregon eyaletinin Eugene kentinde yapılan Dünya Atletizm Şampiyonası bitmek üzere. Akdeniz Oyunları'nın atletizm branşında yedi altın, beş gümüş ve üç bronz olmak üzere 15 madalya almıştık. Oregon’daki Dünya Şampiyonası'nda yedi atletimizden hiçbirisi maalesef herhangi bir madalyaya ulaşamadı!

Hadi diyelim ki ABD, Atlantik ötesi, ulaşım zor, jet-lag denilen uyuz bir rahatsızlık gecenizi gündüzünüze katabiliyor. Ama 15 Ağustos itibarıyla Münih’te “Avrupa Atletizm Şampiyonası” başlıyor. En iyi kanıt orası olacak atletlerimiz için. Başarılar diliyorum.

Şimdi de gelelim bir başka spor branşı ve esas işimiz tenise.

Bizim en iyi raketlerimizden, erkeklerde Altuğ Çelikbilek (164), Cem İlkel (235) ve kadınlarda İpek Öz (163) , 20-23 Haziran tarihlerinde Wimbledon’un eleme turlarına katıldılar. Hepsi ilk turda yani elemelerin ilk iki gününde (20-21.06.2022) elendiler. Vakit varken hiçbiri 27 Haziran’da başlayan Akdeniz Oyunları'nın tenis müsabakalarına katılmadı.

Akdeniz Oyunlarına erkeklerde Yankı Erel (485) ile Koray Kırcı (764) ve kadınlarda ise Zeynep Sönmez (504) ve İlay Yörük (584) katıldı. Erkekler ikinci turda, kızlar ise çeyrekte elendiler.
Akdeniz Oyunlarının tenis kategorisinde şeref kürsüsünün açılımı şöyle…

Erkeklerde:                             Kadınlarda:
1) İspanya (301)                      1) İtalya (253)
2) İtalya (420)                          2) İspanya (296)
3) İspanya (302)                      3) Fas (455)

Yanlarında parantez içerisinde belirtilen rakamlar tenisçilerin ATP ve WTA sıralamalarıdır!

Bir başka örnek: Erkekler fikstüründe birinci seri başının ATP sıralaması “277” idi. Kadınların seri başı ise WTA’de 302. sıradaydı.

Hadi gelin şimdi çıkın işin içinden. Biz Akdeniz Oyunları'na çoğu branşta en yetkin sporcularımızı gönderdik de, teniste neden onlardan yoksunduk? ATP ve WTA sıralamalarına bakarsanız bizim en iyi oyuncularımız Oran'da seribaşı ve favori sayılacaktı. Hani birkaç madalya daha alsak fena mı olurdu?

Yoksa gençlerimize tecrübe mi aşılıyorduk? Hani Türkiye en fazla uluslararası turnuva organize eden hatta “52 haftada 102 uluslararası turnuvamız var” diye tenis camiasında reklamı yapılan bir ülkeydi? Hani ülkemiz adeta “bir tenis ülkesi” olmuştu?! Bunca turnuvadan tecrübe kazanamıyor mu yoksa gençlerimiz?

Yoksa Akdeniz Oyunları'nda tenisimizin sonuçlarından acaba bir endişe mi duyuyorduk da esas oğlan ve kızlarımızı göndermedik? “Aaaaa, Kral Çıplak” mı diyecekti gidi şeytanlar?!

“Bir tenis ülkesi”nde neden yıllardır bir yıldız çıkmıyor hiç merak eden yok mu? Bakın artık şampiyon da beklemiyorum… Bir yıldız çıksın hiç olmazsa.

Diyorum ya gelin de çıkın bakalım işin içinden! Var mı sizce acaba bir hinlik bu işin içinde?

Kafanızı fanatiklikten soyutlayıp ayaktopunun transferlerinden kaldırabilirseniz işte o zaman sporumuzun durumunu daha berrak görebilirsiniz.

Hoş ve esen kalın.

Hamiş: Covid kol geziyor. Kesinlikle maskelerinizi eksik etmeyin… Ellerinizi sürekli dezenfekte edin ve en önemlisi aşılarınızı bekletmeden olun. Bu işin şakası yok.