Sizi tanımayanlar için biraz kendinizi tanıtır mısınız?
Eski milli tenisçiyim. Türkiye şampiyonluklarım var. Davis Cup'ta ülkemiz için mücadele de ettim. Onun haricinde Davis Cup'ta kaptanlık da yaptım. Türkiye 1 numarası da oldum ama o zamanlar bize kimse yol göstermediği için ve teknoloji de bu kadar gelişmiş olmadığı için diğer ülkelerde oynanılan tenis mücadeleleri ile ilgili pek bir fikrim yoktu açıkçası. İki sene birkaç turnuva denedim yurt dışında fakat o seviyede olmadığımı fark ettim. Türkiye 1 numarası olsamda aramızda dağlar kadar fark oluşuyordu üst düzey rakiplerle.

Tabii ki bu işin maddi boyutu da var. Herkes tenisçileri çok rahat hayatlar yaşıyorlar diye düşünüyorlar ama kesinlikle öyle değil. İlk 100 içerisinde yer almıyorsanız bu işten pek para kazanmıyorsunuz açıkçası. Ben de ilk 500'e bile giremeyeceğimi fark edince gerçekçi olarak eğitimime yöneldim. Amerika'da eğitimime devam ederken kadın tenis takımının koçluğunu da üstlendim. Takım iyi bir düzlükteydi ve bende yılın koçu seçilince yıllarca takımla beraber çalıştım. 18 sene üniversite koçluğu yaptım. Birkaç defa daha yılın koçu seçildim.

Türkiye'nin en önemli koçlarından Can Üner ile beraber de gezdim. O zaman Marsel'in (İlhan) ve Çağla'nın (Büyükakçay) koçuydu. Akademi hayatımla ilgilenirken yaz aylarında rahmetli Can'la beraber geziyordum, bu şekilde aktif kalmaya çalıştım. En sonunda da 2021 yazında antrenörlüğe geri döndüm.

Uzun yıllardır tenisle ilgileniyorsunuz. Bu spora olan ilginiz ne zaman başladı?
Sekiz yaşında tenisle tanıştım. O zamanlar abim tenis dersi alıyordu Bostancı'da. Sanırım  benim da ilgimi çekti ve oynamak istedim. Oynadıkça sevdim ve ilerlemeye başladım. Ardından katıldığım ilk turnuvada finale çıktım. İki hafta sonra da Türkiye Şampiyonası'nı kazandım. Lisanslı oynadığım tenis turnuvalarında başarılı olunca bir şeylerin farkına vardık. Sonrasında Türkiye'de kalıp hem eğitimime hemde tenise devam etmem mümkün olmadığı için Amerika'ya gittim. Orada tenis oynarken, eğitim hayatıma da devam ettim. En iyi tenis akademisinde oynadım ve tenisim iyice gelişti.

Teniste sevdiğiniz raketler kimler?
Björn Borg. O zamanlarda herkes onun gibi giyinmeye çalışırdı, tam bir idoldü. Tenise onun kadar insan çeken o zamanlar başka birisi yoktu açıkçası. İlerleyen zamanlarda sevdiğim isimler oldu ama ilk etkilendiğim isim kesinlikle Borg'tu.

Tenis haricinde takip ettiğiniz bir spor dalı var mı?
Eskiden vardı ama şu an çok azaldı diyebilirim. Tenisi eskiden çok takip edemeyebiliyorduk. O sebeple futbol olsun, Amerika'da yaşadığım süre içerisinde basketbol olsun, bu sporları takip ediyordum. Ama tenisi izleme imkanımı arttıkça diğer sporları daha az takip etmeye başladım.

Gelecek ile ilgili planlarınız neler?
Tur koçu olduğum için tam olarak bilemiyorum maalesef. Hem Çağla'yla hem de Zeynep'le beraber çalışıyorum. Bundan bir sene sonra nerede olurum, maalesef teniste o bile belli olmuyor ama koçluk yapmaya devam etmek istiyorum.

Tenisi tek mi yoksa çift mi oynamak daha zevkli? Siz hangisini tercih ediyorsunuz?
Kesinlikle tekler maçları daha zevkli. Çift maçları bir ekiple beraber eğlenceli olabiliyor ama profesyonel bakıyorsak tekler çok daha önemli. Çiftler oynayarak geçinmek istiyorsanız çok büyük başarılara imza atmanız gerekiyor. O sebeple ben tekler diyorum açıkçası.

KENDİ OYUNUMU GELİŞTİRMEK İSTERDİM
Kariyerinizde değiştirmek istediğiniz bir tercihiniz var mı?
Tabii ki. Kendi tenis oyunumu geliştirmek isterdim. Yani ana oyunumun yanına ek birkaç silah daha eklemek isterdim. Örneğin iyi bir servis veya iyi bir file oyunu gibi.

Hızla büyüyen ve yetişen bir yeni nesil var. Genç sporcularımız ile ilgili düşünceleriniz neler?
Bence kadınlarda yer alan grubumuz iyi. Yani Billie Jean King Cup'ta yer alan ekibimiz önemli turnuvalarda mücadele edebilir. Zeynep, Berfu, İpek... Hepsi aynı jenerasyon içerisinde yer alan isimler diyebiliriz. Fakat oyuncuların gelişimi için şunu söylememiz gerek. Dış faktörler çok çok önemli. Bir ilk 100, 200 oyuncusu olmak o kadar kolay bir iş değil. Profesyonel hayatı stabil tutmak, sosyal medyayı düzgün kullanmak, sponsorlar ile iyi geçinmek ve dahası var.

Teniste hem antrenör hemde sporcu oldunuz. Sizce hangisi daha zor?
Kesinlikle fiziksel olarak sporcu olmak çok daha zor. Genele baktığımız zaman elbette oyuncu diyebiliriz, sonuçta genel iş onların elinde ama antrenör kısmında zorlu olan bölüm stres altında kaldığımız anlar. Gerideysek ve öndeysek gergin olabiliyorum. Ama bunu oyuncuma da yansıtmamam gerekiyor. Sporcu olmak daha zor diyebilirim açıkçası ama antrenör olduğum süreçte o stresi yönetmekte çok zor.

Zeynep’le ilgili soruyu açmak istiyorum. Onunla şu anda yakından ilgileniyorsunuz ve büyük bir potansiyel. Neler düşünüyorsunuz?
Mentali çok kuvvetli. Evet, büyük hedefleri var fakat kendisine bir tarih koymuyoruz. Çünkü tarih koymak insana gereksiz baskı oluşturuyoruz. Bunun örneklerini de görebiliyoruz. Fakat bizim her zaman hedefimiz bir sonraki maç. Bazı kişilerin Zeynep'le ilgili çok yüksek hedefli şeyler konuştuğunu görüyorum sosyal medyadan ama biraz daha sakin olmak, dengeli hareket etmek önemli.

Başarı anlamında kadın tenisinden daha iyi erkek tenisi. Sizce ülkemizde kadın tenisi erkek tenisinin önünde mi?
Aslında öyle değil. Evet, sıralama açısından kadınlarda bir yükseliş var fakat Roland Garros elemelerinde mesela erkeklerden iki kişi olacak, kadınlardan olmayabilir. O sebeple bunun bir trend olup olmadığına bakmak lazım. Bundan yıllar sonra kadınlar başarı anlamında erkeklerin önünde olursa haklı olabilirsin ama şu an için net bir cevap veremeyiz açıkçası.

(Kaynak: www.linesman.co)