Erkek tenisi sezonu bir hafta sonra Davis Cup finali ile kapatacak, ama ATP kendi takvimini bugün çok yüksek beklentilerin olduğu bir maç ile noktalıyor.  

Hem de ne maç!  

Sezon boyunca rakiplerine hükmeden, bir numaraya kimseyi yaklaştırmayan, hatta sıralama puanları açısından diğer tenisçilere zaman zaman tarihi farklar atan Novak Djokovic, kendisini sene boyunca zorlayabilmeyi başarabilmiş tek tenisçi Roger Federer ile bu seneki sekizinci düellosuna çıkacak.  İlk yedi maçtan dört tanesini kazanmış olan Djokovic, özellikle “vitrin” maçlarında İsviçreli efsane tenisçiye karşı net üstünlük sağlamış durumda.  Wimbledon ve Amerika Açık turnuvalarının finallerinde dört setlik maçlar ile zafere giden Djokovic, ayrıca rakibini iki ATP Masters 1000 serisi (Indian Wells ve Roma) finallerinde de alt etmeyi başardı.  Federer ise galibiyete ATP Cincinnati Masters 1000 finalinde, ATP 500 serisi Dubai finalinde ve bu hafta grup maçlarında olmak üzere üç defa erişti.  

Bugün oynanacak finalden beklentinin yüksek olmasının bir sebebi iki tenisçinin ATP World Tour Finals’i kendi bahçelerine çevirmiş olmaları.  2005 (David Nalbandian) ve 2009 (Nikolay Davydenko) seneleri hariç 12 senedir turnuvayı ya biri ya da diğeri kazanıyor ve bu kural yine değişmeyecek.  Yani iki tenisçiden de kaliteli tenis beklemek doğal, çünkü onlara “en favori turnuvan hangisi?” diye sorsak, bu turnuva herhalde ikisi için de ilk üçte yer alır.  Ancak bugün sadece bir tanesi kazanabilecek ve maçın kaderini belli birkaç detay belirleyecek.  

Bunlardan biri Djokovic’in return kalitesi olacak.  Diyebilirsiniz ki “Novak zaten dünyanın en iyi return vuran tenisçisi” ve yanlış da söylemiş olmazsınız.  Ancak bu hafta da görüldüğü gibi bu yeterli olmayabilir, zira filenin diğer tarafında servis silahını kusursuz kullanabilen bir oyuncu var.  Federer bu sene ilerledikçe hem servis-vole oranını arttırdı hem de servisten sonra ki vuruşuna (“1-2” diye adlandırılan taktikte ikinci vuruş) değişik boyutlar kattı.  Bir zamanlar servisten sonra gelen bu vuruşta çoğunlukla direk puana giderken, şimdi drop shot denemesi de yapabiliyor, servisin hızından kesip rakibini dışarıdan return yapmaya zorladıktan sonra plase vuruşla rakibini ters ayakta bırakıp fileye de girebiliyor (buna “serve-and-volley” yerine “serve-and-approach” denilebilir), hatta bazen rakibi return’den sonra kapamak zorunda kaldığı köşeye değil de, uzak tarafına kısa ve çapraz vuruşları da deniyor.  

Djokovic bu “1-2” düzeninin farkında, çünkü dikkat ettiyseniz Salı günü return’lerde doğru bir taktik ile bir hayli risk alarak oyuna başladı.  Daha ilk puanda Novak return’u o kadar kıl payı kaçırdı ki ilk challenge hakkını kullanma ihtiyacı hissetti.  İkinci puan da Federer yukarıda bahsettiğim taktiklerden birini uyguladı.  Servisini dışarı atıp, ikinci vuruşta Djokovic’i ters ayakta bıraktı ama fileye gelme vuruşu kötü olduğundan Novak o puanı kazanıp 15-15 yaptı.  Üçüncü puan ise topu oyuna yine agresif return ile sokmayı başaran Djokovic bu sefer istediği kısa top geldiğinde forehand’ı ile gerekli riski almaktan kaçındı ve uzayan puanı Federer almasını bildi.  Yani aslında skor Federer’in lehine 30-15 öldüğunda, Djokovic’in istediği return ile başladığı iki puanı da kaybetmişti (10 kere olsa belki bir defa gerçekleşir bu).  İlginç olan ise Federer’in istediği taktiği uyguladığı tek puanı kazanmıştı.  Devamında ki iki puanı Djokovic yine return’u sayesinde oyuna sokarak kazanmış ve 30-40’ta servis kırma puanı bile elde etmişti.  Sonraki üç puanın ikisinde (kırma puanı dahil) müthiş servisler atan Federer, kendisi açısından belki de en verimsiz taktik oynadığı oyunu kazanmayı başardı.  İlk ve üçüncü puanları Djokovic hanesine olması gerektiği gibi yazdırmış olsaydı (hatta deuce puanında bile agresif return yaptı ama yine dışarı gitti), büyük ihtimalle baştan Federer’in hem servisini hem güvenini kıracak ve maç bambaşka bir şekilde gelişecekti.  Sonrasında rahatlayan Federer adeta servis gösterisi yaparak ilk sette Djokovic’e bir daha servis kırma şansı tanımadı.  Ama burada dünya bir numarası adına çıkarılması gereken ders şu: yukarıda saydığımız “1-2” varyasyonları ile Federer çok başarılı oluyor.  Bu yüzden Djokovic’in return’lerde Salı günü maça başladığı gibi agresif olması şart.  İşte yukarıda “Djokovic’in return kalitesi” önemli faktör olacak derken demek istediğim bu.  Return’ler ile İsviçreli raketi daha ralının başından baseline gerisine itmesi lazım.  Zaten maç baseline ralilerinden kurulu geçerse Sırp raketin kupayı kaldırma ihtimali neredeyse kesin.  Bunu bilen Federer’de mümkün olduğu kadar servis-vole yapacaktır diye tahmin ediyorum.  Mühim olan servis atıp fileye gelmediği puanlara Novak’ın nasıl başlayacağı.

Bir önemli diğer detay ise Federer’in fileye yaklaşma vuruşlarında Djokovic’i koşarak ve uzanarak passing shot atmaya ne kadar zorlayıp zorlayamayacağı.  Bunun en iyi örneği Wimbledon ve Amerika Açık finallerinin belli noktalarında görülmüştü.  Birkaç defa istediği kısa topları yakalayan Federer, roket hızıyla toplara vurmasına karşın yeterince köşelere vurmadığı için Djokovic’in ayak dengesini sağlayıp “counterpunch” vuruş (defans pozisyonunda topu bloklayarak aynı hızı ile geri çevirip ofansa geçmeyi sağlayan vuruş tarzı) hüneri ortaya çıkmış ve Sırp raket bu sayede topu geri çevirerek önemli puanlarda Federer’i hataya zorlamıştı.  Örneğini görmek isteyen, Wimbledon finalinde, ilk set tiebreak’te oynanan 3-1 puanında Federer’in vurduğu en son forehand’e, veya ikinci set 5-5, 30-40 servis kırma puanında ki yine Federer’in son üç forehand’ine bakabilir.  

Kısacası Roger’ın kısa toplarda Novak’ı “esnetmesi” lazım.  Djokovic eğer passing shot atacaksa bunu vücudunu mümkün olduğunca uzatarak yapması lazım.  Bu bağlamda Federer’in fileye geliş vuruşlarının hızından ziyade hedeflediği yer önem kazanacak.  Bu taktik Nadal’a geçerli olmayabilir çünkü koşarken vurduğu toplar ile neredeyse kortta bulunan ufak bir maden parayı bile vurabilen Nadal, kendisine yüksek hızla gelen fileye yaklaşım vuruşlarında aynı etkiyi gösteremeyebiliyor.  Ama Djokovic’e karşı durum farklı, ve son iki Majör finalinde tekrar tekrar düştüğü bu hatadan Federer’in uzak durması şart.

Bir diğer önemli detay ise Federer’in bol varyeteli oyununa Djokovic’in nasıl cevap vereceği.  Topları geri çevirip, Federer’i hataya mı zorlayacak (Indian Wells ve Roma finallerinin büyük kısmı), yoksa sahanın içinden oynayıp Federer’i “counterpuncher” rolüne mi itecek (Wimbledon finalinde üçüncü ve dördüncü setler), yoksa kendi adına direk puanlara gidip maç esnasında Federer’i istemeyerek bir B planı şekillendirmeye mi mecbur edecek?  Ama ibrenin ciddi bir şekilde kendisine geçmesi için Djokovic’in bir şekilde bu soruna çare bulması gerekecek.  Yoksa Dubai ve Cincinnati’de olduğu gibi Federer’e kendi kaderini kendi çizme fırsatını verebilir.  Ya da 2014 Wimbledon finalinde olduğu gibi iki oyuncu da yüksek performans gösterir, sonuçta bir tanesi kazanacaktır, ve bu Djokovic olur.

Herşeyden evvel en önemli temennim maçın beklentileri yanıltmaması.  Bir adım daha ileri gideyim.  Öyle bir final olsun istiyorum ki, ATP sorumluları “Niye en azından bu sene sonu turnvasının finali eskisi gibi beş set üzerinden oynanmıyor?” sorusunu cevaplarken çok zor durumlara düşsünler.  

Herkese tenis dolu iyi pazarlar!