Maraton kelimesini boşuna kullanmadım. İlk maçını elemeler tablosunda geçen hafta salı oynayan Evgeniya Rodina, altı maç sonunda kendisini ilk defa Major bir turnuvanın dördüncü turunda buldu. Üstelik üç ana tablo maçını da üç sette kazanarak ve her seferinde kendisinden çok daha atletik ve yetenekli oyuncular yenerek.

Dün “Gösterişsiz ama tesirli” başlıklı yazımda Amerikalı Mackenzie McDonald’ın kendisinden daha fazla potansiyeli olan oyuncuları nasıl alt ettiğinin analizini yaparken araya bir cümle sokup kadınlarda da aynısını Rodina’nin yaptığından bahsetmiştim. 

Rodina bugün bir adım daha ileri gitti ve favori isimlerden Madison Keys’i iki saat on dakika süren maç sonunda 7-5 5-7 6-4 ile saf dışı etti. Eminim tüm medya maçın hikayesini Keys’in ekseninde yazacak, sonucu onun baskıyı kaldıramadığına veya çok hata yaptığına yoracak. Sanki filenin diğer tarafında olan oyuncunun hiç rolü olmamış gibi davranacak.

Hani büyük bir futbol takımı daha az bilinen bir takıma karşı birçok pozisyona girer ama rakip kaleci hepsini kurtarır, maçtan sonra da medya rakip kaleciden bahsetmeyip ''A büyük takım bir sürü gol kaçırdı'' der ya, işte öyle bir şey.

Halbuki Rodina bugün Keys’e yaptığını yıllardır yapıyor. McDonald yazımı okuyanlar daha iyi anlayacaklardır. Rodina da onun gibi önemli puanlarda hata yapmıyor, topları derin geri yolluyor, birden ilk servislerinin hepsi giriyor ve kafaca sağlam kalıyor. İstatistiklere yansımayacak bunlar. Toplam puan sayısı zaten 112-108 Rodina lehine, yani neredeyse eşit. Direkt puan – basit hata farkına bakarsak da Keys’in +11 (59-48) olduğunu ve Rodina’nın +9 (20-11) olduğunu görüyoruz.

Ama önemli puanlarda kim sağlam durdu bir tahmin edin.

Mesela ilk set 5-3 Keys önde ve 30-30’da servis atarken Rodina’nin vurduğu return’lere bir bakın. Veya ilk sette 6-5 önde iken iki set puanı kaçırdıktan sonra nasıl sakin kaldığını ve son iki seti kapayış puanlarını nasıl oynadığına bir baknn. Akıl dolu, soğukkanlı, rakibine hediye vermeden, gösterişsiz. Tabii hak ettiği takdiri almayacak çünkü onun önemli puanda altı defa Keys’in bazukalarını nasıl çevirebildiği (baskaları iki tane bile çevirmekte zorlanıyor) konuşulmayacak. Yerine Keys’in yedinci bazuka vuruşunu nasıl kaçırdığı konuşulacak. Keys “çok batırdı” olacak, Rodina’ya “bravo” gelmeyecek.

Kimse mesela üçüncü set başladiğinda sekiz günde alti maç oynamış olan Rodina bacağında sakatlık hissetmeye basladığında o ana kadar oynadığı A planını değiştirmek zorunda kalıp, daha fazla risk almaya gittiğini (özellikle herkesin korktuğu Keys servsilerine karşı) ve bunun aslinda kendi tabiatının dışında bir taktik olduğunu, ama buna rağmen disiplinini bozmayip son seti fizik olarak 100%’un altında oynamasına rağmen kazanmasini bildiğini kimse ön plana çıkarmayacak. Halbuki Rodina bunu hep yapıyor. Problem çözen, çare bulan, az imkanlardan çok sonuç çıkaran bir oyuncu.

Son olarak bir bilgi daha aktarayım. Williams hamile kaldığında ve seribaşı olup olmama konusu gündem olduğunda kurallar bile değisti biliyorsunuz. Rodina 2012’de anne oldu. 6 senedir cocuğu da yanında geziyor. Kocası antrenör olduğu için maç esnasında bazen cocuklarini nereye bırakacağı konusunda zorluk yasıyorlar (mac sonrası konuşmasında bu konuda çok ilginç hikayeler anlattı).

Wimbledon neyse ki bu konuda bir hayli yol kat etmiş gözüküyor. Day-Care center var ve orada oyuncuların cocukları vakit geçirebiliyor. Bunun kendisini bu hafta çok rahatlattığını söyledi Rodina. Profesyonel tenisçi olmaya çalışırken çocuk büyütmek hic kolay degil (özellikle Serena, Roger gibi milyarder olup bir sürü çocuk bakıcısını beraberinde seyahatlere götüremiyorsan). Kimsenin aklına gelmeyen problemler ile uğrasmak durumunda kalıyor Rodina. Bir de bu konuda takdir etmek gerekir kendisini.

Rodina’nin bir sonraki rakibi Serena Willams – Kiki Mladenovic galibi olacak. Rodina’ya karşı kağıt üzerinde net favori çıkan bu maçı kazanan olur tabii ama Rodina buna alışık diyelim geçelim. Asıl önemli olan fizik olarak bu kadar maçı arka arkaya nasıl kaldıracağı ve bugün başlayan sakatlığının tekrar nüksedip etmeyeceği. İki gün aranın bugüne gelmesi belki onun adına adına bir şans.

Bir dahaki sefere...