Turnuvanın ilk günlerinde herkesin korkulu rüyası olan yağmur bugün tekrar kendisini gösterdi ve bir ara turnuva organizatörlerini ciddi korkuttu.  Slam’lerde bu konu olur bazen: tablonun bir kısmı bir gün, diğer kısmı bir sonraki gün oynar ve ikinci hafta bir noktada ikisinin birleşebilmesi için tablonun önde ilerleyen kısmındakiler bir gün daha fazla dinlenme hakkına sahip olurlar.  Yağmur azizlik edip tablonun geriden gelen kısmındakilerin oynadığı gün ortaya çıkarsa, o zaman bu ciddi problem haline gelir. Hele bir de ikisinin birleştiği turda olursa kriz durumu ortaya çıkar. Çünkü tablonun bir tarafındakiler iki gün dinlenmiş olurlar ve diğer tarafındakiler ise bir tam gün bile dinlenemeden bir sonraki maça çıkarlar. Roland Garros bu birleştirme turunu çeyrek finalden yarı finale geçişe rast getiriyor. Bugün de geriden gelen çeyrek finallerin günüydü.  Yağmur günün yarısını iptal edince turnuva organizatörleri çok sıkıntılı saatler yaşadı.

Ancak iki şey yardımlarına yetişti.  Birincisi yağmur nihayet 16:30 sıralarında durdu ve zaten havanın çok geç karardığı Paris’e yaklaşık beş buçuk saatlik bir aydınlık süresi bıraktı.  Bu sürenin erkekler maçlarını bitirmeye yeterli olacağını kimse düşünmedi ilk bayanlar korta çıktıklarında.  İkinci yardım ise oyunculardan geldi.  Philippe Chatrier’de Andrea Petkoviç rakibi Sara Erranı’yı, Suzanne Lenglen’de ise Simona Halep Svetlana Kuznetsova’yı aynı skorlar ile, 6/2 6/2, ve beklenilenden çok daha çabuk şekilde yendiler.  İki maçın arkasından erkeklerin sahaya çıkmaları herhalde rekor denilebilecek kısa bir sürede gerçekleşti.  Normalde kort üzerinde kazanan oyuncu ile televizyon ve tribünler için röportaj yapılırken, bugün tam aksine maçı biten oyunculara o röportajların yapılmayacağı (Halep’in zaten bu kendisine söylendiğinde pek şikayetçi olur gibi bir hali yoktu) söylendi ve bir an evvel korttan çıkmaları gerektiği sözlerle söylenmese bile hareketler ile belirtildi.  Zira oyuncuların oturduğu yerdeki havlu değişimleri daha Lenglen’de Halep ve Kuznetsova korttan çıkmadan başlamıştı.  Sonuç olarak inanılmaz bir şekilde, bayanlar maçları başladıktan bir buçuk saat sonra, erkekler Chatrier ve Lenglen kortlarına çıkmışlardı bile.  Erkekler maçlarında da hiçbir set 5-5’e bile gitmedi, ve her iki maçında son iki setleri 6/0 ve 6/1 gibi farklı skorlarla bitince, biri dört diğeri beş set sürmüş olmasına rağmen bugün maçların tümü mucizevi şekilde tamamlandı.

Bayanlarda Kuznetsova – Halep mücadelesi ilginç gelişmelere sahne oldu.  Lenglen tribünleri neredeyse tamamen Halep taraftarı idiler.  Evet belki yüzlerce Rumen taraftar vardı ve bu bayraklardan belli oluyordu ama Fransızlar beklenmedik şekilde Halep’i destekledi. Roland Garros’u beş sene evvel kazanmış olan ve tenisi bazen satranç oynar gibi akıllı oynayıp çeşitli varyetelere başvurması ile bilinen Kuznetsova’nın, her ne kadar sağlam bir baseline’cı olsa da çok daha düz oyuna sahip olan Halep’e karşı bu kadar az seyirci desteği ile oynaması ilginç. Halep agresif ve hatasız vuruşları ile geriden üstünlük sağlarken, Kuznetsova yaratıcı olmaya çalışmak için çok uzun bekledi.  İlk setin sonlarına doğru taktik değiştirse de seti kaybetmekten kurtulamadı. İkinci setin başında da bir evvel ki maçta hissettiği sakatlık nüksedince geride istediği gibi hareket edemedi.  Ancak kendisinin de maç sonrası belirttiği gibi, bunların hiçbiri bahane değildi çünkü Halep çok üstün bir maç oynamıştı.  

Simona Halep ise maç sonrası diğer oyuncular gibi uzun boylu ve güçlü olmadığı için mümkün olduğu kadar agresif vuruşlarla karşıdakini defansta tutup kortu açmanın genelde ana planı olduğunu söyledi. Halep’in söylediği bir başka ilginç not da rakiplerini seyretmediği ve rakibe göre oyun planı hazırlamadığı açıklamasıydı. Yarı finaldeki rakibi Andrea Petkoviç de bahsettiği uzun boylu ve güçlü vuran oyunculardan.  Ve Kuznetsova’dan daha farklı bir oyunu var. Bakalım dediği gibi aynı şekilde oyununa devam edecek mi Rumen raket?

Erkeklerde ise Rafael Nadal – David Ferrer maçının son üç seti beklendiği gibi geçti.  Beklenmeyen Nadal’ın ilk seti vermesi oldu.  Nadal’ı yarı finalde Andy Murray bekliyor.  Ferrer’den stil olarak çok daha değişik bir oyuncu ve belki de Nadal’a karşı, Paris’te bile olsa, sahaya kazanma ihtimali olduğunu düşünerek sahaya çıkacak olan bir oyuncu.  

Son olarak Gael Monfils’e değinelim. Herhalde son senelerde bu kadar potansiyelinin altında kalan bir oyuncu çok az vardır ATP’de.  Forehand’ini çok iyi vurabilen, çok etkili servisi olan ve file tekniği hiç fena olmayan, hatta belki de ATP'de en atletik oyuncu olan Fransız oyuncu, repertuarındaki silahların belki de yarısından fazlasını kullanmayarak oynuyor maçların çoğunu.  Bugün de yine birçok defa Murray’i köşeden köşeye gezdirdi, ama Murray’nin en koşarak uzandığı anlarda bile hala baseline çizgisinin 3-4 metre gerisinde topu bekledi ve gelen topu alçak noktada vurup tekrar oyuna sokmakla yetindi.  Bu tip oyuncular antrenörlerin kabusudur.  Çünkü antrenörü olarak hep “Ha şimdi olacak, işte bu sefer olacak” diyerek beklersiniz, ama bir türlü olmaz beklediğiniz. Belki de bu sebeptendir ki uzun periyotları antrenörsüz geçiriyor Monfils.  Nitekim bu Roland Garros’u da antrenörsüz oynadı.