Miami’de 2017 sezonunun belki de en kaliteli erkek tenis maçı yarı finalde Roger Federer ile Nick Kyrgios arasında oynandı. Hiç yoktan müthiş puanlar üreten iki raket, 3 saat 11 dakika ve boyunca tenisseverleri büyüledi. Ancak maalesef maç bittikten sonra en az tenisin kalitesi kadar Miami seyircisinin ve Kyrgios’un davranışları konuşuldu.


Öncelikle birçok yorumcunun yaptıkları hatayı tekrarlamayalım ve iki konuyu birbirinden ayıralım. Ne Miami seyircisinin affedilmez çirkin tutumu için Kyrgios’u suçlayalım (örnek: Nick onları tahrik etti) ne de Kyrgios’un yaptıkları için seyirciyi sorumlu tutalım (örnek: seyirci üstüne gitmeseydi Nick öyle davranmazdı).


İlk lafım seyirciye,


Maç esnasında kortta kim oynuyor olursa olsun, puan esnasında gereksiz gürültü yapılmaz ve çizgiye yakın düşen toplara “out” diye haykırılmaz. Bir oyuncu sinirli hareket yaptığında hemen yuhalanmaya başlanmaz. Bunları yaptığınız anda tenis seyircisi olmaktan çıkar, atmosferi negatif etkileyen fanatik şekline bürünmüş olursunuz. Miami'de seyrcinin anti-Kyrgios tutumu her şeyden evvel fuzuli tansiyon yükseltti. Bu yüzden maçın kalitesi hak ettiği ilgiyi göremedi ve oyuncuların konsantrasyonlarının kort sınırları içinde kalması zorlaştı.


Kyrgios üstüne gelindiğini hissettiğinde zaman zaman haklı, bazen ise haksız şekilde isyan etti. Hakem Mohamed Lahyani bir yandan puanlara konsantre olup bir yandan da seyirci ile oyuncu iletişiminde baş gösteren problemlerle uğraşmak zorunda kaldı. Kyrgios’un antipatik hareketlerine ceza vermek seyircinin görevi değil hakemin görevidir. Ama seyirci o kadar bu görevi üstlendi ki, Lahyani bir anda Kyrgios’u korumak durumunda buldu kendisini. Birkaç defa seyirciye oyunculara saygı gösterip gürültü yapmamaları için ikazda bulundu, bir sefer de mecburen Avustralyalı oyuncuyu uyarıp seyirci ile diyaloğa girmemesini istedi. Hatta Kyrgios’a yaptığı uyarıda durumu kendisinin daha rahat kontrol altında tutabilmesi için seyirciye cevap vermemesi gerektiğini vurgulamak zorunda kaldı. Öte yandan oyuncuyu koruma psikolojisini ister istemez hissettiği için hakikaten ceza vermesi gereken birkaç puanda kendi iradesini (yanlış) yönde kullanıp ceza kurallarını gerektiği gibi uygulamadı.


Kyrgios’un adının “yaramaz”a çıkmış olması, abartılı çapta üstüne gidilmesi için bir bahane değildir. Daha ilk sinirli hareketinde koro halinde protesto edilmesine neden değildir. Son set 3-3, 0-15 puanında büyük centilmenlik gösterip hakemin kendi lehine kararına rağmen puanı Federer’e verdiğinde Nick'in alkışlanmaması için sebep değildir. Bunlar oluyorsa o seyirci tenise zarar veren fanatik bir kadro sınıfına girer. Bir oyuncuya hayranlık duyup onun lehine aşırı destekte bulunabilirsiniz. Profesyonel tenisçiler bunu zaten hoşlarına gitmese bile anormal bulmazlar. Ancak ve ancak diğer oyuncunun üstüne kasten gidemezsiniz. Miami seyircisi dün her konuda sınıfta kalmıştır.




Gelelim Kyrgios’a,


Rakiplerin zaten sana saygı gösteriyor. Hatta ATP’nin en elit oyuncuları bile medyaya karşı sana destek oluyorlar her fırsatta. O zaman sen de korta çıktığında işini yapacaksın, seyirci ile münakaşaya girmeyeceksin, raketini elinde tutacaksın ve hem kendi kendine konuşurken hem de seyirciye hitab ederken küfür edebiyatına başvurmayacaksın. Beyin olarak kort sınırları içinde kalmayı bileceksin. Ama kort dışı faktörleri alıp kortun içine taşırsan o zaman kontrolü kaybetmeye zaten meyilli bir seyirci topluluğuna davetiye çıkarmış olursun.


Kyrgios’un aslında Lahyani’ye teşekkür etmesi gerekir, çünkü İsveçli hakem ona karşı çok sabırlı davranıp seyirciyi yatıştırmak için elinden geleni yapmıştır. İlk uyarıyı aldıktan sonra en az üç veya dört tane ceza alması gereken hareketi var genç raketin. Maç kazanarak, kaliteli tenis oynayarak tenisseverlerin sevgisini kazanmak zor bir olay değil. Ama zamanla gelecektir bunlar ve öyle durduk yerde gelmezler. Andre Agassi’nin, hatta Jimmy Connors’ın ilk senelerinde birçok defa ıslıklandıklarını, yuhalandıklarını kim unutabilir ki? Eğer Kyrgios korttaki antipatik hareketlerini ve sarf ettiği çirkin sözlerin dozunu kontrol altına almayı başarırsa dünkü maçta 3-3 oyununda yaptığı gibi hareketler ön plana çıkacaktır ve pozitif noktaları daha çok ilgi toplayacaktır. Etkileyici tenisine olan hayranlık artacaktır.


Dünkü maç onun hesabına bu açıdan pek ileriye doğru bir adım olmadı. Karşında ona saygı duyan efsane bir raket ve sandalyede dünyanın en iyi hakemlerinden biri vardı. Ama Nick kendini tamamen maça vereceğine zaman zaman etrafı ve raketiyle uğraştı (her ne kadar geçmişe nazaran bu konuda bile ilerleme göstermiş olmasına rağmen). Halbuki kafaca kort sınırları içinde kalıp, maça kendini tamamen vermek onun elinde. Bu maçtan ders çıkarmak ve aynı hataları bir daha tekrarlamamakta yine onun elinde.


Aslında yapabileceği en iyi şey pazar günü ekranın karşısına geçip Federer - Nadal finalini seyretmek olacaktır. Çünkü bu iki tenisçiden öğrenebileceği tek şey nasıl tonla maç veya kupa kazanmak değildir. Asıl öğreneceği şey bu ikilinin kortta rakiplerine, hakemlere ve para ödeyip maçı seyretmeye gelen insanlara karşı gösterdikleri seviyeli tutumdur. Puan aralarında soğukkanlılıklarını korurkenki vücut dilleridir, yüksek konsantrasyonlarıdır. Tahmin ediyorum ikisinin de kort dışı faktörlere bir saniye bile efor harcamadıklarını görecektir. Kyrgios eğer bunlara dikkat ederse, 48 saat evvel yaşadıklarının nedenlerini çok iyi anlayacaktır. Hep beraber göreceğiz Kyrgios’un bu engeli aşıp aşmayacağını. Ama başarırsa tenisseverlerin kendisine olan beğenisi gittikçe artacaktır.