“Formalite” dilimize Fransızcadan yerleşen bir kelime, o yüzden başlıkta aksan kullandım. Zira yazımda baş rolü oynayan kişi hem Fransız hem de bu kelimenin anlamını bu hafta sonu yeni boyutlara taşıyan tenisçi. Dün oynayıp kaybettiği maç ile Rafael Nadal’a karşı mağlubiyet serisini 16’ya çıkarmayı başaran Richard Gasquet’den bahsediyorum.

Ama dünkü maçı anlatmayacağım, zira Cumartesi günü Philippe Chatrier kortunda herhangi analiz yapılması gereken bir maç oynanmadı. Tamamen bir “formalité” maçı seyrettik. Çünkü maç zaten sahaya çıkmadan bitmişti Gasquet’nin kafasında.

Bunu maç öncesi biliyordum ama Nadal’ın kazanacağını tahmin ettiğimden değil. Lafı üstünde, o “tahmin” yapmak sınıfına girer, halbuki “bilmek” ayrı bir manaya sahip. “Zaten hiç şansı yok ki” gibi standart sebepler de yetersiz zira şansının çok az veya hiç olmadığını bile bile korta çıkan ama yine de savaşan ve rakibinin elini sıkana kadar boyun eğmemeye özen gösteren oyuncularla dolu tenis arenaları. Profesyonelliğin gerektirdiği bu zaten.

Gasquet’nin formalite maçı yapacağını “biliyordum” çünkü iki gün evvel kendisi İstanbul Öpen finalisti Malek Jazırı’yı yendikten sonra basın toplantısında bir “zaten Nadal’a yenileceğim” şeklinde resmi açıklama yapmadığı kalmıştı. O toplantı esnasında kendisine Nadal’a karşı 15 maçtır yenildiğini hatırlatan medya üyelerine sarf ettiği bazı sözleri aktarayım:

“Evet, görüyorsunuz, siz de biliyorsunuz. Avustralya’da Federer ile oynadığım gibi. Şimdi [Nadal ile maçım] burada ilk iki macima göre farklı maç olacak.” – Not: Gasquet’nin Federer’den sert sahada en son set (maç demiyorum, set) kazanbildiği sene 2006.

“Afet olmazsa onun kazanma şansı çok yüksek.”

“İyi maç oynamaya çalışacağım. Federer ile Avustralya’da bunu yapmaya çalıştım, burada da Nadal ile aynısını yapmaya çalışacağım.” – Not: Federer’e de Avustralya’da üç sette yenilmişti.

“Bütün gün boyunca inanılmaz bir oyuncu olduğunu fazla düşünmeyeceğim, hepimiz bunu biliyoruz zaten. İyi maç oynamaya çalışacağım.”

“Ne tür bir şampiyon olduğunu biliyoruz onun. Çıkıp en iyi şekilde oynamaya çalışacağım.”

“Çok genç iken kıyaşlanıyorduk ikimiz. Ama bunun sürmeyeceğini biliyordum. Nitekim öyle de oldu. Ama en azından bir zamanlar onunla kıyaslandığımı söyleyebiliyorum. Fazlasıyla komplike bir maç olacak benim için ama zevk almaya çalışacağım.”

“Onun kuvvetli tarafları benim kuvvetli taraflarımı boşa çıkarıyor.”

Eh, Richard kardeşim...

Tamam anladık 2003’ten beri Rafa’ya karşı galibiyetin yok (ilk oynadıkları maçtı).
Anladık büyük ihtimalle, mantık sınırları içinde çok büyük favori olarak Rafa çıkacak maça.
Anladık, harika oyuncu, dediğin gibi.

Ama bu kadar da kafada maçı bitirmek neyin nesi?

Hani olurda mucizevi bir şekilde Rafa gününde olmasa idi, sen de ilk seti kazanıp birden havaya girip iyi oynamaya başlasaydın, %1’lik şansın belki gerçekleşebilirdi. Ama bu düşünceler beyinde kök tümuşsa, o %1’i bile zaten korta çıkmadan şen yok etmişsin. Skor tabelası belirliyor kaybedeni kazananı, ve o bile maç sonunda oyuncular el sıkışana dek beklemek zorunda. Senin günler veel bu görevi üstelenmen neyin nesi?

Yanlış anlaşılmasın, Gasquet şahsen oyun ve karakter olarak beğendiğim bir tenisçi. Ayrıca “gerçekçi” bir kapsamda, oyun teknik ve taktik açısından bakarsak, Nadal’a karşı çok az şansı olduğunun herkes gibi farkındayım. Zaten bunları yazarken, ona hitab eder bir tonda konuşurken, aslında mesaj vermeye çalıştığım kişiler yetişen genç tenisçiler.

Gerçekçi olmak ile yenilgiyi kabul eden bir yapıya bürünmek arasında çok büyük fark var ve bu farkı yok etmek tamamen tenisçinin kendi kontrolünde. Gerçekçi olabilirsiniz, karşınızdaki oyuncunun size karşı olan genel üstünlüğünü kabul edebilirsiniz. Bunlar utanılacak şeyler değil.

Ama yenilgiyi kabul eden bir yapıya bürünürseniz bunun tek sorumlusu aynadaki kişidir. İşte o zaman formalite maçına çıkarsınız, profesyonel bir maça değil.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.