Kadınlarda kare as belirlendikten sonra, bugünün programı erkeklere ait. Son iki senenin demirbaşları Roger Federer ve Rafael Nadal’a eski formuna yavaş ve emin adımlar ile dönen diğer demirbaş Novak Djokovic’in de katılması, genelde sakatlıklar ile boğuşan ama potansiyelleri yüksek olan Juan Martin del Potro, Milos Raonic ve Kei Nishikori’nin sahneye tekrar çıkmaları, ve servis devleri John İsner ile Kevin Anderson’un da nihayet Wimbledon’da ilk defa çeyrek final görmeleri, yarının çeyrek final menüsünü bir tenissever açısından bayağı tatlandırdı. Teker teker ve fazla uzatmadan dört maça da göz atalım.

Roger Federer – Kevin Anderson

Federer genelde Majör turnuvalarda baştan itibaren iyi oynayıp yükselen güvenini sırtlamayı seven bir oyuncu. Tablosu buna müsaitti, o da gerektiği gibi bundan faydalandı. Şimdi ciddi testler başlıyor. Turnuvanın başından beri mükemmel servis attığından dolayı hiç servis kaybetmemiş olan Federer, rakiplerinin servislerini bir kez kırınca seti almayı adeta garantiliyor. Güney Afrikalı ve 2017 Amerika Açık finalisti Kevin Anderson’a karşı da bu kuralın değişeceğini sanmıyorum.

Ancak Anderson evvelkilerden daha sağlam rakip. İsviçreli raket, zaman zaman yapmaya meyilli olduğu gibi maçın bazı kesimlerinde rahatlama veya konsantrasyon kaybetme lüksüne sahip değil. Struff, Mannarino gibi rakipler 15-30 veya servis kırma puanlarından faydalanamayabilirler ama Anderson o kadar cömert davranmaz. Olur da Federer’in servisini kırarsa, kendi servislerini alacak ve bir seti çalacak gücü var. Hani “dikkatli ol, gümbürtüye gitmeyelim” deriz ya arkadaş arasında. İşte o türden bir maç Roger için.

Olur da bir set kaybederse felaket mi olur onun için? Tabii ki hayır. Yine maçı kazanabilir, kazanması gerekir. Ama bu tip ufak takılmalar hem güven sarsılması yaratır hem vücudu olası yarı final ve finaller için yıpratır. Yüksek konstantrasyonla oynadığı sürece (ki olması gereken de bu), üç tane problemsiz sette kazanacağına inanıyorum.

John Isner – Milos Raonic

Bu maçı kimin kazanacağını tahmin etmek zor ama set skorlarını tahmin etmek o kadar değil. Herhalde sadece bir servis kırmada kalan veya tiebreak ile sonlanan setler seyredeceğiz. Son sette tiebreak olmadığına göre 10'lara veya 20’lere giden bir set olursa şok olmayalım. Turnuvada açık ara fark ile en fazla ace atmış olan iki oyuncudan bahsediyoruz (Isner 135, Raonic 117). Hatta olur da bu maç Çarşamba günü bitmezse bunu yazdığımı hatırlarsınız (ama şimdilik “Yok artık Daha neler Mert!” diyebilirsiniz).

Sonucu belirleyecek olan unsurun return performansları olacağını tahmin ediyorum. Burada bir dengeszlik ortaya çıkıyor. Federer’den sonra (%92) turnuvada en yüksek ilk servis ile başlayan puanları kazanma yüzdesine Raonic sahip (%87). Isner’in de – hele 135 ace atmış iken – üçüncü, taş çatlasa dördüncü olması beklersiniz bu kategoride değil mi? Ben öyle beklerdim. Ama sekizinci bu konuda (%83). Bu demektir ki onun servisini çevirip korta sokan birinin puan kazanma şansı ona karşı Federer ve Raonic’e karşı olduğundan daha yüksek. Tabii bunu yapabilene aşk olsun, orası ayrı. Ama Raonic’in bunu düzenli yapmasına gerek yok. Bir kere yapması yetecektir. O da bir kez servis kırarak set kazananlardan. Ancak Kanadalıya haksızlık etmeyelim, Amerikalıdan daha becerili ve komple oyuncu. Üstelik Major turnuvalarda kendini daha fazla kanıtladı.

İsner’in Wimbledon’da ikinci haftaya kalmasının neden bu kadar zaman aldığı bulmacasını bir kenara bırakalım ve cim gibi hızlı bir zeminde tehlikeli rakip olduğunu kabul edelim. Bu maç kılpayı Raonic’e gidecek dersek mantıksız bir analiz olmaz sanırım. Ama skor mantıksız olabilir. Mesela 7-6 6-7 7-6 6-7 20-18? Veya iki set kıyasıya ve biri sakatlanıp maçı bırakabilir. Her şey olur.

Novak Djokovic – Kei Nishikori

Belki de en heyecan verici maç bu bir tenissever açısından. Formunu tam yerine oturtmuş bir Djokovic ile uzun süredir sakatlanmamış ve güvenini tam bulmuş olan bir Nishikori oynuyor olsalar senenin maçı olmaya aday olur. Zira iki oyuncu da baseline tenisinin en yetenekli birkaç isminden ikisi. Hem bacakları çabuk, hem topu hızlandırma potansiyelleri yüksek, hem de topu erken almayı seven atletler. Ama bu versiyonları yarın sahada olacak mı bilemem.

Djokovic’in vuruşları ve zamanlaması kanımca gayet iyi. Buna mukabil bacak çabukluğu (özellikle yön değiştirme konusunda) halen eskisi gibi değil. Bunun getirdiği bir güvensizlik zaman zaman baş gösteriyor. Tabii kafasından neler geçiyor bilemiyorum ama vücut dilinden benim gözlemlediğim, bu tip bacaklarını yerleştiremediği puanlarda yaptığı hatalar bir hayli canını sıkmakta. Bu yüzden Nishikori’nin top çevirirken ne tür bir yaklaşım göstereceği çok önemli. Baseline çizgisinin gerisinde kalıp arkadan yüksek hızda (ama “füzelemeden”) vurarak ralilere girerse Novak’ın ekmeğine yağ sürer. Çizgi içine zaman zaman girip ralilerin kontrolunu eline alırsa, ya da en azından denerse, üstünlük kurabilir.

Nishikori’nin bir de fizik durumu soru işareti. Maç uzadığı takdirde fiziksel açıdan problem yaşayabilecek bünyeye sahip. Bu yüzden ilk seti alması önem kazanıyor. Djokovic’in gerekirse beş set maraton oynayabileceğinden şüphem yok. İbre Novak’tan yana ama hafif bulanık bir ibre. Nishikori gününde herkesi yenebilecek kapasiteye sahip yegane bir düzine oyuncudan biri.

Rafael Nadal – Juan Martin del Potro

Bu maçı heyecanla bekleyen tenissever sayısı bir hayli yüksek. Bunu iki oyucunun da çok sevilmesine ve popüler olmalarına bağlıyorum. Yoksa kanımca çekişmeli maç olmasını şahsen beklemiyorum. Juan Martin’in Simon’a karşı geri çizgisinin 2 metre veya daha fazla arkasından vurmak zorunda kaldığı forehand’lerini gördünüz mü? Özellikle 4-4’ten sonrakileri? Simon onlardan faydalanamamış olabilir ama Rafa, Roger veya Novak olsalar o kısa düşüp yüksek seken forehand’leri bir o köşeye bir bu köşeye çakıp dururlar.

Hem formunda olan, hem de kuru olan zeminde topun daha çok zıplamasıyla kendisinin nispeten favori yüksekliğinde (göğüs-omuz hizzası) topla kontak yapma şansı bulan Rafa’ya karşı, Del Potro tekrar düz ve sert forehand’lerine dönüp “ya hep ya hiç” türü bir tavır takınmazsa, Rafa Centre Court halkına onu kobay olarak kullanarak bedava tenis kliniği verir. İlk servis yüzdesinin de yüksek olması şart Del Potro’nun zira kendi servislerinden bedavadan 1-2 puan alması gerekecek.

Bu denklemde çok fazla “eğer”ler sürpriz olması için. Kanımca günün en rahat galibiyetini Nadal alacak.

Yarın oturalım ve zevkle tenis ziyafetini izleyelim. Yarı finallerde menü daha da kızışacak, baharatlanacak.

Sağlıcakla kalın.