Haşmetmeabları Federer’in emekliliğini ilan ettiği geçen hafta, İstanbul’da ülkenin en saygın ve sürekli uluslararası profesyonel turnuvası oynanırken ulusal takımımız da dünyanın öbür ucunda tur geçmeye çalışıyordu.

Evet bir yanda İstanbul Challenger “TED Open”, diğer yanda Kolombiya’nın başkenti 2.650 metre rakımlı Bogota’da Davis Kupası! Bogota dünyanın en yüksek üçüncü başkenti. Uzun yıllar önce, oradaki konaklamamın yarısından fazlasını uyuyarak geçirdiğimi, yürürken de adımlarımı sanki ay yüzeyindeymiş gibi attığımı anımsıyorum!

Onun için turu 4-0 yitiren çocukları eleştirmenin bir anlamı yok. Oraya farklı bir ekip gönderip diğerlerinin İstanbul’dan puan almasına yol açacak bir muhterem olduğunu da sanmıyorum federasyonda.

Gördüğüm kadarıyla bu hafta süresince tenis camiasının önceliği Federer haberleri, sonrasında da ülkemizin önde gelen tenisçilerinin (Altuğ Çelikbilek, Cem İlkel, Ergi Kirkın, Yankı Erel ve Marsel İlhan) neden “TED Open”da yer almadıklarıydı.

Bu tenisçilerin hepsi ulusal takım oyuncuları olduklarından Kolombiya’daydılar. Neden bu iki turnuva çakıştı diye sorarsanız “herhalde takvimi oluşturanların iletişimsizliğinden” yanıtını alırsınız benden. Yoksa bu denli önemli bir nedenden dolayı özel bir turnuvanın tarihinin kaydırılmaması olanaksız.

Burada amacımız kimseyi eleştirmek değil. Tenisin azizliğine değinmek.

Koray Kırcı “TED Open”a organizatör hakkı olan “wild-card” ile girdi. Eğer ulusal takım oyuncuları TED Open’da yer alabilecek olsalardı Koray büyük bir olasılıkla turnuvanın ana-tablosundan yer alamayacak ve eleme turlarını oynamak zorunda kalacaktı. Olay tersine gerçekleşince TED Kulübü'nün tenisçisi olan 24 yaşındaki bu genç adam tenis dünyasında kariyer sahibi üç rakibi epey zor maçlar sonunda geçerek [Gürcü Metrevelli’yi (67,64,62); dünya sıralamasında yedinciliğe kadar çıkmış İspanyol Verdasco’yu (64,63); Avusturyalıların son yıllardaki ümidi Ofner’i (46,63,63)] yarı-finale kadar geldi. Yarı-finalde maalesef bu turnuvanın favorileri* arasında gördüğüm ve dünya sıralamasında 37. liğe kadar yükselmiş Çekyalı Lukas Rosol’a (36, 46) yenildi.

İstatistikleri kuvvetli olan arkadaşlar 349 sıra atlayarak ATP sıralamasında 622’liğe yükselen Koray Kırcı’nın kazanımlarının TED Open’da bir ilk olduğunu söylüyorlar.

Umarım seneye 75. yılını kutlayacak olan “TED Open” bu yılki başarısını aşar. QNB gibi bir devi ardına alan “TED Kulübü”nü artık “Dünyanın En İyi Challenger”i olmak kesmez! Zaten değişen turnuva yapılanmasında “Challenger”ler çok daha yüksek ödül-parası dağıtabilecek. Bu da ATP’nin tenisin gelişmesinde “Challenger”lara verdiği önemi gösteriyor.

Umarım bizde de tenisimizin geliştirilmesinden sorumlu bünye artık hedeflerini saptarken hiçbir faydası olmayan salt siyaset kokan turnuvalardan Kırcı’lara doğru çevirip asli görevlerine biraz daha ciddiyetle sarılırlar.

Umarım Kırcı'lar da başarının anlık değil süreklilikle ilintili olduğunun bilinci içerisinde çoooook çalışarak dünyanın bu en güzel ülkesine nice turnuvalar kazandırır.

Fevkalade güzel bir güz geçirmenizi dileyerek, hoşkalınız…

*Diğer favorim Moldovyalı Radu Albot idi!

Hamiş: Merak edilen bir konu “Alcaraz, Ruud gibi oyuncular nasıl oluyor da çok kısa bir sürede ilk sıralara tırmanabiliyorlar”?
Yanıt: ATP puanlamasında bir yandan maçlardan galip çıkanlar puanlarını artırırken, mağluplar sadece maçı kaybetmekle kalmıyor aynı zamanda oynadıkları turnuvada bir önceki yıl aldıkları puanlar siliniyor. Örneğin “2021 US Open”da Medvedev şampiyon olarak 2.000 puan kazandı. Bu yıl “2022 US Open”da 3 tur geçebildi ve 90 puan aldı. Demek ki Medvedev’in toplam puanından 1.910 puan silinmiş oldu. O esnada Alcaraz 2.000 puan alıyordu. Bilgilerinize…