Spor ve salgın üzerine düşüncelerimizi paylaşmayı sürdürüyoruz. Zira sporun değerini ve önemini bu salgın günlerinde algılayamazsak bir daha hiç anlayamayız.

Spor insanlar arasında iletişimi, münasebeti sağlar. Takımdaşlık, dostluk, yoldaşlık yaratır. Rakiplerle rekabete, taraftarlarla iletişime girersiniz. Bunlardan daha güçlü bağlar var mıdır acaba?

Spor insanların bazı açmazlarına bile merhem olur. Yeter ki siz kendi kafanızı değiştirmeye, insanlarla paylaşıma hazır olun. Yeter ki yüreğinizi ve mantığınızı karşınızdakilerle daha iyi bir iletişim kurmak için kurgulayın. Aksi takdirde at gözlüğü takmış fanatik bir amigodan farkınız olmaz.

Sporun içinde menfi bir şey bulamazsınız. Spor, düşmanları, milletleri yakınlaştırır. Hasımları barıştırır, birbirlerini anlamaya çabalatır. Pozitif bir elementtir spor. Hep daha iyiye gitmeye, hep gelişmeye çalışırsınız.

Onun için siz siz olun, yaşınız kaç ise, sağlığınız ne denli elveriyorsa, daima spor yapın. Ne demişler: "Öğrenmenin yaşı olmaz!"

Evet gelelim Fransa’ya. Arzuladığımın aksine Kvitova yenildi. Rakibi Sofia Kenin şimşek kadar süratli ve kortu da bir o kadar iyi kullanıyor. Boşuna Avustralya’da şampiyon olmadı.

Kenin kortta antipatik bir görüntü veriyor. Bu hususta antrenörü olan babasının da ondan arta kalır yanı yok. Sürekli kenardan Rusça taktik vermekten zaten ceza aldı. Bu tavrını da hala sürdürüyor. Kızı da rakibin dışarı giden toplarının (çizgi hakemi saptamış, sandalye hakemi de puanı kendisine vermişken) izini çizerek karşıyı taciz etmesi hiç hoş değil. Sürekli yapıyor üstelik bunu!

Şimdi finaldeki rakibi 19’luk Polonyalı Swiatek. Genç yaşından umulmadık kadar kendiyle barışık bir görüntü veriyor. Karşısındakinin kim olduğu umurunda değil. Çıkıp kendisine biçtiği oyunu oynuyor. Buraya gelene kadar Hsieh gibi bir taktisyeni, Bouchard gibi epey tehlikeli bir rakibi, Vondrousova gibi bir Fransa Açık finalistini ve Halep gibi bir Grand Slam şampiyonunu saf dışı bırakması da bunun başlıca kanıtı. Üstelik çift kadınlar kategorisinde de oynuyordu. Bugün yarı finalde kaybetti.

Swiatek sporcu bir aileden geliyor. Babası olimpik bir kürekçi, ablası da tenisçi. Şampiyonluklara da yabancı değil. 2018’de önce Fransa Açık’ta gençlerde çift kadınlar şampiyonu olmuş. Ondan iki hafta sonra ise Wimbledon'da Genç Kadınlar kategorisi şampiyonluk kupası onun ellerindeymiş.

Erkeklerde ise beklediğimiz gibi “Toprağın Kralı” Nadal, Schwartzman önünde pek de zorlanmadan 3 sette galip geldi. Bundan tenisçi mi olur dedikleri Arjantinli ise dünya sıralamasında ilk 10'a girdi!

Bakalım şimdi erkeklerde ikinci finalist kim olacak? Komşumuz mu yoksa artık kendi yandaşlarının bile antikalıklarından bıktığı, ne zaman rol yaptığı bilinmeyen ve gittikçe daha itici olan Djokovic mi? Ne yazık ki bu denli mükemmel bir atlet bir türlü kendisini sevdiremedi. Hep derim: “Hırs mantığı aşınca çok sakıncalı olur!"

Hoş ve esen kalınız.