Yılın son ferdi turnuvasının finali bir çift hata ile bitiyorsa maçın genelinin nasıl olduğunun tahminini bile yapmaya gerek yoktur düşüncesindeyim. Her iki finalistte de bitsin artık düşüncesi "kazanayım"dan ağır basıyordu sanki.


"Fevkalade vuruşlar yok muydu?" diye soracaksınız. Vardı tabî. Kortta Novak Djokovic ile Roger Federer oynuyorsa bunun olmaması "eşyanın tabiatına aykırı". Ama genelde bir "Masters"tan çok daha düşük seviyede bir tenis maçı izledik. Hele bir ara filede burun buruna geldiklerinde, sanki tenise yeni başlamış iki acemi, mini tenis oynuyor görüntüsü oluştu!

 

Kalite maçın ikinci setinde durum 1-1 iken yükseldi. Sonra ilkinin de altına düştü ve yukarıda yansıttığım gibi Federer'in çift-hatasıyla son buldu.

 

İsviçreli ilk maçta başarıyla uyguladığı taktiğe hiç ama hiç girmedi. Bunda rakibinin ona bu olanağı vermemek için sürekli uzun-derin toplar atmasının da nedeni vardı. Djokovic daha sabırlı ve bir önceki yazımda belirttiğim gibi sürekliliğini yitirmeyen bir oyuncu. Rakibi gibi olağanüstü vuruşları yok ama onun kadar da hata yapmıyor.

 

Şahsi tahminim Federer bu maçta yenildiğine fazla üzülmemiştir. Yılı ikinci sırada bitirememiş olması onu daha fazla hırpalamıştır. Hele Andy Murray gibi ruh sağlığı pek dengeli olmayan birinin ardında kalmayı benimsemek pek kolay olmasa...

 

YIL DAHA BİTMEDİ 

Şimdi haftaya Davis Kupası finalini izleyeceğiz. Belçika ev sahibi ve Büyük Britanya'yı ağırlayacak. Eğer David Goffin kendi ülkesinde Murray'e bir sürpriz yapacak olursa seyreyleyin gümbürtüyü. Sinirinden sahada saçını (Rafael Nadal ile oynarken) kesen bir rakete hayatımda ilk kez rastladım. Maazallah Davis Kupası gibi ulusal bir maçta işler kötüye gitmeye başlarsa neler yapar hiç düşünmek istemiyorum!

 

Hoş kalın.