Bilimin ışık hızında ilerlediği günümüz dünyasında bazı deyişlerin geçerliliğini yitirerek bizlere sadece mizahi bir tat verdiğini takvimin her yeni yaprağında yaşıyoruz. Artık hiçbir kol, kırıldığında yen içinde kalmaz. Buna inananlar gerçekleri saklayabileceklerini sanan romantik saflar ya da cin olmadan şeytan çarpmaya çalışan sahtekârlardır.
 
Medyamız iki hakemimizin Uluslararası Tenis Federasyonu (ITF) tarafından cezalandırıldığını bildiriyor. Henüz adı resmen konulmamakla birlikte doğrudur. Kaynaklar bir müşterek bahis şirketiyle ilintileri olduğunu söylüyor. Burada medyanın bir kısmının “mal bulmuş mağribi” gibi ne şimdiki ne de geçmiş Türkiye Tenis Federasyonlarının (TTF) üzerine çökmesinde bir anlam yoktur. Geçmişten bu yana TTF kurullarının yanlış uygulamaları çoktur. Ancak Kumova Federasyonundan bu yana Türk tenisinde hakemlik müessesesinin fevkalade adımlar attığı şüphesizdir. Yeni filizlenmeye başladıklarında yaptıkları hatalardan dolayı kahrolduklarında omuzlarını sıvazladığım nice gencimizin ellerini şimdilerde saygıyla sıkıyor, onların Grand Slam’lere davet edilmelerinden ve oradaki yöneticiliklerinden onur duyuyorum.
 
Şeytana kapılanlar her zaman vardır ve daima olacaktır. Çünkü teniste şikenin olmaması da, önlenmesi de çok ama çok zordur. Yakın geçmişte de vardı, şimdi de var ve gelecekte de olacak. Sadece koltuklarını korumayı hedefleyen zihinlerin ortaya koymaya çalıştığı köhnemiş çarelerle bu sorun çözülemeyecektir. ITF denilen kurumun işlevselliğini tenis dünyasının en ileri gelen yöneticilerinden birisi bir yemek sohbetinde şöyle betimlemişti : “Ofis dekorlarını yenilemekte çok başarılılar!” Bilmem bu betimleme sizlere neler anımsatıyor? Göstermelik, palyatif yaptırımlar geleceği garanti altına almaz.
 
Bu iddialarım size belki aşırı gelecek. Ama buyrun bildiklerimi okuyun sonra kararınızı saygıyla karşılayacağım.  
 
Eski dünya 3 numarası Rus Nikolay Davydenko, 2007 yılında Polonya'da katıldığı ATP turnuvasında Arjantinli Martin Vassallo Arguello karşısında maç satmakla suçlanmıştı. Rusya’dan birileri Davydenko’nun yenilgisi üzerine 1.5 milyon doları aşan bahis oynamışlar ve Rus raket üçüncü sette sakatlık bahanesiyle maçtan çekilmişti. Nikolay epey uzun süren araştırmalardan sonra hiçbir ceza almadan aklanmıştı.
 
Tenis dünyasının en nefret edilen raketi unvanını yıllarca kimseye kaptırmayan Avusturyalı tenisçi Daniel Köllerer, 2011 yılında, maç ayarlamaktan 100.000 dolar para cezası ile birlikte profesyonel turnuvalardan ömür boyu men edilmişti.

İKİ TENİSÇİYE ÖMÜR BOYU CEZA
2011’de ATP sıralamasında 353. olan Sırp David Savic ve geçtiğimiz yılın başında da bir başka Rus, Sergei Krotiuk maç ayarlamaktan ömür boyu men cezaları aldılar. Bunların haricinde beş İtalyan tenisçi, müşterek bahis oynadıkları için kendi federasyonları tarafından kendilerini aklayabilene kadar (!) men edildiler.
 
Tenis dünyasında müşterek bahis nedeniyle açığa çıkmış başka hiçbir suçlama bulunmamaktadır. Varsa da halının altına süpürülmüştür.
 
Müşterek bahis konusuyla ilgili olarak en gerçekçi tutumu sergileyen ise düşündüğünü söylemekten çekinmeyen bir yapıya sahip nadir oyunculardan Andy Murray oldu. Konuyla ilgili mercileri (acaba kim !) iki yüzlülükle suçluyor ve “Turnuvaların müşterek bahis şirketlerini sponsor olarak alabilmelerine izin verilirken neyin araştırmasından bahsediyorsunuz (!)” diyor. Gerçekten de “2015 Avustralya Açık” sponsoru müşterek bahis şirketi “William Hill” idi! Bunun gibi daha nice örnek var.
 
Federer kendinden umulmadık denli sert çıktı. “…Kim, ne zaman, nerede ? Açıklanmadığı sürece bu iddialar birer spekülasyon olmaktan öteye gitmeyecektir. Varsa deliller ortaya çıksın yoksa ortalığı karıştırmayın” dedi.
 
Djokovic ise 2006 yılında üçüncü hatta dördüncü kişilerce, ekibine St. Petersburg’da (eski Rusya’da Leningrad) 200.000 dolar karşılığında maç satması için teklif gittiğini ama bunu anında defettiklerini açıklayarak “bizler sporumuzu olduğunca temiz tutmakla sorumluyuz. Varsa bir bilinen açıklansın” diyerek adeta İsviçreliyle aynı lisanı konuştu.
 
Bugüne kadar bunların hepsi tenisle yakından ilgilenen herkesin dağarcığında olan bilgilerdi. Ancak kimse adam gibi bir önlem almadığı alamadığı için gibi bildiklerini gizlemekle yetindiler. Kol kırılırsa yen içinde kalsın. Vay canına… Peki o kol zamanla kangren olup kesilmesi gerekeceği zaman ne yapacaksınız?
 
Konuya birazcık olsun ciddiyetle yanaşan “Tenis Profesyonelleri Derneği – ATP” oldu. Tam anımsamakla birlikte (2008 olduğunu düşünüyorum) yönettiğim turnuvalardan birinde ATP gözetmeni  beni biriyle tanıştırmıştı. Emekli bir İngiliz dedektifmiş. Bir süre sonra merkez kortta birlikte bir maç izlerken tribünlerdeki bir kadını gösterdi. Kadın sürekli çantası ile uğraşıyordu! İçindeki minik bilgisayara skor giriyormuş. Güvenlik ekibini çağırarak kadını dışarıya davet ettik. Sonrasında da bir daha kulübe ayak basmamasını rica edecektik ki kadın kendi lisanında hoş olmayan bir şeyler söyleyerek yok oldu. Orta Avrupa’da pıtrak gibi boy gösteren nice müşterek bahis şirketlerinden birine data sağlıyordu. O tarihlerden bu yana hiçbir turnuva arazisinde internete giriş yapamazsınız… Şifrelidir.
 
Tenisin içinde biri olarak bunca zamandır dişe dokunur bir başka yaptırım işitmedim. Konu bugüne değin bu hep hasır altı edildi.

ESAS MESELE DÜŞÜK ÖDÜLLÜ TURNUVALARDA
Şimdi gelelim işin can alıcı noktasına. Müşterek bahis ile ilgili somut bir bilgi bulanın aklını karışlarım desem çok mu iddialı olurum? Ne bulunabilir ki? Adam kritik puanları kazandığı halde maçı kaybediyorsa neyle suçlu? Maçı kazanırken ilk seti veriyorsa ne sebep bulacaksınız? Telefon kayıtları mı var? Banka bilgileri mi? Şahit mi? Kimi ne ile suçlayabileceksiniz? Hadi canım sizde. Bulanık suda balık avlamaya çalışıyorlar. Sonra da “biz çalışıyoruz” diyecekler!
 
Teniste çok para olduğu aşikar. Ama nerede? Sadece ilk 100-150 içerisinde. Bu sıralamada olan raketlerin çok azı müşterek bahise yeltenecektir. Kazançları yerinde olduğu gibi yitirecekleri çok şey olacağının bilincindedirler. Avustralya Açık’ta sadece ilk turda kaybeden oyuncu 34.500 Doları (yazıyla otuz dört bin beş yüz) cebine koyar. Ama bugün büyük turnuvaları oynayamayan tüm tenisçiler ceplerinden para verirler. Sponsor derseniz ise yanılırsınız. Büyük hatta orta karar turnuvaları bile oynayamayan tenisçilerden kaçına sponsorlar yaklaşır? Kaç tanesi o denli şanslı olur ki?
 
Hastalığın kökeni “Challenger” ve hatta “Futures” gibi düşük ödüllü turnuvalarda yatmaktadır. Bu turnuvalarda ilk turu yitirirseniz cebinize 1500 ile 72 Dolar (yetmiş iki)  arası bir para girer. Bugün İstanbul’dan Avustralya’ya en düşük uçak bileti 2500 dolardır. Eh genç bir oyuncu bu paraya dünyayı nasıl dolaşsın? Şişli’den havalimanına gitse bu para biter. Doğal olarak karşısına gelecek bir müşterek bahis teklifi onun aklını çelebilecektir.
 
Unutmayın ki kumarbaz için işin “felsefesi” hastalıktır. Büyüğü küçüğü olmaz!
 
Bunun çaresi oyunculara çok gençken eğilmektir. Daha Futures oynarken hatta daha da önce. 12-15 yaşlar sürülürken bu taze beyinlere eğitim verilmelidir ki şeytanla karşılaştıklarında dağarcıklarında yanıtlayabilecekleri bir birikim bulunsun.
 
Toplumumuzda dolandırıcılık açıkgözlük, dürüstlük ise aptallık olarak algılandığı için yapılacak bir şey yok deseniz bile ben size ümidinizi yitirmeyin derim. Doğru bir tanedir. Tadına da doyum olmaz.
 
Çok hoş kalınız.