Serena Williams’ın Amerikan Tenisi için önemi bir kez daha kendisini belli etti. Onu görerek kendini tenise adayanların sayısı sayılamayacak kadar çok. İşte esas ikilem bu. Sayı var kalite yok. Nicelik var nitelik yok. Bunun da yegane nedeni vardır…Yetersiz ya da yanlış eğitim! ABD gibi bir ülkede bunun çözümlenememiş olmasını anlamak mümkün değil. Ama sonra bu devasa ülkenin girdiği açmazları ve bilhassa dünya konjektüründe kendi yaratığını (ya da karabasanını) yaratma konusundaki becerisini (!) anımsadığımızda yüzümüzü acı bir tebessüm kaplıyor.

Ev sahibi olarak kendi raketlerini turnuvaya sokma şansının daha fazla olduğunu kabul ediyorum ancak bu şansı elde edebilecek standarda gelenlerin adedi gittikçe artıyor. Bilhassa afro-amerikan tenisciler. Ancak bu standart onları bir (ya da bilemediniz) iki turluk idare ediyor. Henüz ikinci turlar oynanırken 17 kadın raket arasında dört kişi kaldı. Bunların ikisi de Williams kardeşler! Görünüş o ki Serena üçüncü turda tek başına kalacak ! Erkelerde daha ikinci turlar oynanmadı… 12 ABD’liden üç kişi kaldı!

Genç raketleri ağır-abi ve ablalara karşı izliyoruz. Genellikle aynı hataları yapıyorlar. İlk setteki başarılarını tartamıyorlar. Yıldızlara karşı oyununuzun standardını hep arttırmak zorundasınız. İlk seti aldığınız seviyeyi sürdürürseniz kaybedersiniz. Zira o yıldızlar zaten kendilerini bu seviyeye getiren oyunlarını sürekli yükseltecektir. Bunun en belirgin örneğini Sharapova’nın maçlarında görüyoruz. İlk set hep rakibin. Sonra Rus Güzel hep geri geliyor ve maçı alıp gidiyor.

Gençlerin yaptıkları bir hata da oyun sürecinde rakiplerini izlememek ve salt kendi oyunlarına konsantre olmak. Bitirici vuruşa geldiklerinde rakibin sahadaki konumuna bakmadan vuruyorlar. Çoğunlukla da rakibin ulaşabileceği bir yere vuruyorlar. Doğal olarak top rakibin puanı olarak geri geliyor. Bouchard sabahın 6’ın de (ya da gecenin yarısına yakın !) gençliğinin de verdiği acemilikle bitirdi diyebileceğimiz bir maçı rakibinin birkaç kez geri çevirmesini sağladı. Ancak Bouchard bence Serena Williams’a hakiki bir rakip olabilecek yegane aday. Kanım öyle ki yine Kvitova ile çeyrekte iyi bir maç yapacaklar.

Rumen tenisciler Cirstea ve Halep ise tam maç oyuncuları. Yetenekli ve fizikleri tenis için ideal. Aynı değerlendirmeyi Çinli raketler için de söyleyebilirim. Yetenekliler ve ilk başlarda çok kırılgan ya da zayıf olan fizikleri çok gelişti. İzleyin göreceksiniz. Her turnuvada daha fazla Çinli raket bulacaksınız. Radwanska’yı eleyen Peng’i hala izleyebilme olanağınız var. Bakalım beni haklı bulacak mısınız?

Pek huyum değildir ama bu yazı daha çok kadın tenisi ile ilgili oldu! Erkeklerde pek bir değişiklik yok. Üç ağır-abi (Djokovic, Federer, Murray) yeni gençlerle (Raonic, Dimitrov, Gulbis) birlikte yollarına devam ediyorlar. İşin ilginç yanı maçları geçerken pek te zorlanmıyorlar. Önceki yazımda “freni boşalmış araç” olarak tabir ettiğim raket te pek izlemedik. En yakını Federer’e karşı oynayan Matosevic idi ama onu da kötü bir komedyen olarak adlandırmak daha yerinde olur!

Bugün (Cuma) için izlemenizi önerdiğim maçlar: Thiem-Gulbis, Monfils-Gonzales, Federer-Groth, Vinci-Peng, Sharapova-Lsicki, Errani-Williams. Hoşkalınız.