Profesyonel teniste yılın son turnuvası Londra'da başladı. Bu turnuva statüsü itibarıyla dünyada yılın en yüksek puanlı 8 tenisçisini sahaya sürüyor. Onun için adı da Masters (Ustalar). Yegane ayrıcalık grand slam şampiyonları için uygulanıyor. Yani ilk sekizin dışında ama ilk yirminin içinde ve Avustralya, Fransa, Wimbledon ya da ABD'den birinin şampiyonuysanız, o zaman sekizinci raketin yerine siz giriyorsunuz. Örneğin (Nadal çekilmeseydi) dokuzuncu sıradaki Hırvat Cilic, ABD Açık'ı kazandığı için sekizinci Raonic'in yerine katılma hakkını elde edecekti. Raonic ise yedek olarak diğerlerinin arasında birinin çekilmesini bekleyecekti.

Uzun bir süreden bu yana ilk kez ağır abilerin arasında üç değişik isim katıldı: Japon Nishikori, Kanadalı Raonic ve Hırvat Cilic. İlk maçta Japon Nishikori ile İskoç Murray sahada arz-ı endam etti. Unutulmaz minik şampiyon Michael Chang'ın çalıştırdığı Nishikori tüm yıl boyu emin adımlarla başarılarını sürdürdü. Londra'da fevkalade geri oyununu atikliği ile de süsleyerek ilk galibiyeti elde etti. Japon raket vole özürlü olabilir ama cıva gibi. Üstelik bu vasıflarına cesaret ve risk alabilme unsurlarını da eklemiş. Hiçbir yabancılık çekmeden rakibini üstelik kendi ülke ve sahasında 1.5 saatlik bir sürede saf dışı bıraktı (64, 64). Bu ufak tefek pire gibi adam tenisine iyi bir vole eklediğinde derhal ağır abilerin arasına girecektir... Kimsenin şüphesi olmasın.

Murray ise yılın son bölümüne kadar epey kötü bir performans göstermiş ancak ABD Açık'tan sonra toparlanmaya başlamıştı. Üstelik son referandumda İskoçya'nın İngiltere'den ayrılmasına pek te üzülmeyeceğine değinen bir beyanat vermişti. Bu nedenle kendi izleyicisinin karşısına tedirgin çıktı. Onlar da tepkilerini Nishikori'den alkışları eksik etmeyerek gösterdiler. Eh ne de olsa dünya siyasetine yüzyıllarca yön vermiş bir kraliyetin, görgü ve etiket konusunda üstün niteliklere sahip olması yadırganmamalı. Murray, Adidas ile olan giysi sözleşmesini bitiriyor. Beş yıllığına 15 milyon sterlin alıyordu! Kontratını yenilememe nedeninde ise İskoç raket pek haksız değil. Bir marka olarak kendisinin daha "özellikli" giydirilmesini arzuluyor. Hakikaten baktığınızda dünyanın dört no'lu raketinin yıllardır sanki bir tenis oyuncusu gibi değil de sanki bir mezarlık bekçisi gibi kasvetli renklerden oluşan giysilere bürünmesini anlamak mümkün değil. Ruh hali zaten pamuk ipliğine bağlı bu genci üzerindeki renkler daha da bunalıma sokuyordur!

Burada da maç boyu babalı araplar gibi kendisiyle didişti durdu. Üstelik ilk setin en kritik bir kaç yerinde bir türlü beceremediği kısa-topu (drop-shot) denedi. Hiç birinde başarılı olamayınca set rakibine gitti: 4-6. Nishikori de yıldırım hızıyla 3-0 yaptığı ikinci seti, voleye gelme sevdasına kapılınca az kalsın zora sokuyordu (4-4). Ama sonra servisine tutundu ve akabinde rakibinin servislerine fevkalade returnler (yanıtlar) verip maçı kopardı (64, 64). İşin özü, maç, yıl başından bu yana aldığı sonuçlarla zirveyi zorlayacağını adeta ilan eden ve psikolojik açıdan kendisini ustalara daha iyi hazırlamış sporcunun oldu. Bakalım gelecek maçlar ne gösterecek. Tahminimce bu Nishikori, aynı grupta olduğu Raonic'i de yenecek ve yarı finallere çıkacaktır. Göreceğiz. Hoşkalınız.