Stan Wawrinka, Avustralya Açık’tan sonra bir duraklama devresine girmişti. Çabuk toparlandı diyebiliriz. İşte Monte Carlo’da da bunu gerçekleştirdi. Tenisin ağır-işcisi denilen İspanyol Ferrer karşısında ortada gözüken bir maçı kolay aldı. Maçın başından itibaren öyle bir saldırdı ki normal olarak bir duvarı andıran Ferrer yapacak hiçbir şey bulamadı. Zaten ilk set göz açıp kapayana kadar bitti (6-1). İkinci sette İspanyol raket biraz kıpırdandı ve durumu eşitlemeye çalıştı. Hatta seti tie-break’e getirdi ama sonra havlu attı. Zira İsviçre’li tie-break’te yine yıldırım hızıyla 4-0 öne geçti sonra da işi 6-3 kapattı.

İkinci yarı finalde haşmetmeapları Roger Federer’in bu yıl Dubai’de yendiği ama sonra Indian Wells'te rövanşı verdiği  Djokovic’e karşı ne yapacağı çok merak ediliyordu. Tenis, güzel olduğu kadar ilginç bir spor. Djokovic 2006 yılında bu turnuvanın ilk raundunda Federer karşısına çıktığında 67’nci sıradaymış. Üstelik eleme turu oynayıp gelmiş.

Her iki raket de bir gün önce üçer setlik zorlu maçlardan çıkmıştı. Djokovic’in bir dezavantajı vardı. Turnuva başlarken kolunu sonra da el bileğini sakatlamıştı. Zaten bu maçta da kolundan bileğine kadar  epey sıkı bir banda vardı. Sancılı olduğu ve bilhassa çift-elli back-hand’inde elini/bileğini istediği gibi kullanamadığı belli oluyordu. Bu nedenle de hep forehand’ine kaçmaya çalıştı. İsviçreli de acımasız… Onun mecburen boş bıraktığı sağ tarafa çalıştı bu kez! Sırp raket büyük bir olasılıkla Madrid’ten ve hatta Roland Garros’tan çekilecektir.

Acaba geçtiğimiz yıl sakatlığı nedeniyle Nadal’a her türlü isnadı layık görenler şimdi Djokovic için neler söyleyecekler! Antipatik bulanlarınız olabilir. Ama büyük bir tenisçi ve sporcu olduğunu yadsıyamazsınız. Rakibinin servisinde karşılayamadığı ama hakemin “aut-ikinci servis” kararı verdiği topun içeride olduğunu söyleyip sahanın diğer yanına yürüyecek kadar da dürüst bir yapıya sahip. (Yüce Tanrım! Kendi sporumuzda gördüklerimizden sonra nelere gıpta eder duruma geldik!).

Novak sakatlığına rağmen ilk set iyi mücadele etti. O derece ki ilk servis kırma şansı maçın başlamasından ancak yarım saat sonra durum 4-4 eşitken oluştu. Sonra 5-5 oldu. Sırp kendi servisinde 40-0 öne geçti. Önce 40-15, sonra 40-30, berabere, avantaj ve oyun Federer’in (6-5). Bundan sonra Djokovic’in düşüşü başladı. Önce set 7-5 bitti. Sonra ikinci set başladı ama Sırp raket hem fiziken hem moralman çökmüştü. Fevkalade çabuk bitti (6-2). Pek zevkli bir ikinci set olmadı ama bu İsviçreli sahayı öyle bir kapsıyor ki “anteni mi var” diye düşünüyorsunuz. Toptan önce hareketlenebiliyor. Öyle bir edası var ki bale mi yapıyor, dans mı ediyor yoksa tenis mi oynuyor karıştırıyorsunuz. Onun tenis tarihinin en iyi oyuncusu olduğundan kimsenin en ufak bir şüphesi bile olmasın.

Şimdi iki İsviçreli arasında bir finale şahit olacağız. 2000 yılındaki Marsilya finalinden (Rosset-Federer) 14 yıl sonra ilk kez. 13-1 Federer üstünlüğü var ama son bir yıldır “Stanimal” çok mesafe katetti. Hangisi kazanırsa dünya sıralamasında üçüncülüğe çıkacak. Daha bir yıl önce “bu Federer tenisi bıraksın artık” diyenler acaba şimdi ne hissediyordur?

NOT: Digitürk, yarı final ve finali, Lig TV 2'den 393'üncü kanala kaydırmış. Bilgilendirme olmadan bu değişikliği yapmaları izleyiciye ve tenisseverlere saygısızlık. TV yöneticileri ve yayın akışından sorumlu olanlar bu konulara dikkat etmeli. Bir değişiklik var ise, zamanında ve etkin biçimde duyurulmalı.