Çoğu yerde olduğu gibi teniste de büyük konuşmak, haddini bilmeden sallamak özgüven tazelemiyor. Yararlı da olmuyor. Son iki gündür bunun  en güzel örneklerini Amerika Açık’ta yaşadık. Önce Roland Garros’un yıldızlarından olan Ernests Gulbis atıp tuttuktan sonra ilk kez grand-slam oynayan ve turnuvada ilk 50’nin içindeki en genç rakete yenildi. İşin ilginç yanı yenildiği 20’lik Dominik Thiem son birkaç aydır yıldız avcısı olarak nitelendiriliyordu. Thiem aynı zamanda Gulbis’in antrenman partneri ve koçları Gunther Bresnik’i de aralarında paylaşıyorlar.

Benzer bir örneği Wimbledon Şampiyonu Çek Kvitova yaşadı. Serena ile nasıl baş edebileceğini açıkladıktan bir gün sonra 21’lik Sırp Alexandra Krunic onu 6/4’lük iki setle saf dışı bırakıverdi.

ABD’nin son ümidi 2.08’lik John İsner, Alman asılzadesi Kohlschreiber ile 3 kez oynamış. Üçü de Amerika Açık’ta. Üçü de üçüncü turda sona erdi ! Üçünü de Alman raket kazandı. Philip Kohlschreiber sadece serviste boyunun avantajı kullanan ve biraz da forehand’i olan rakibini dün yine turnuva dışına bırakıverdi (76, 46, 76, 76). Bugünün tenisinde komple atlet olmazsanız gerçeklerle çok çabuk karşı karşıya kalırsınız. İsner’da da öyle oluyor. Umarım bu gerçekle Amerikan Tenisi bir an önce tanışır.

Bugün itibarıyla kadınlarda ve erkeklerde bu turnuvayı oynayan 31 ABD’li tenisciden hala mücadele edebilecek sadece Serena Williams kaldı. Diğerleri hepsi çeyrek finale bile gelinmeden elendi. Hala da artık yakın geçmiş bile sayılamayacak bir tarihte, dünya tenisini nasıl domine ettiklerinden bahsediyorlar ! Pes. 

Dünkü yazımda değinmiş olduğum Dominik Cumhuriyetinden Victor Estrella Burgos fevkalade bir mücadele örneği verdikten sonra Raonic’e elendi (76, 76, 76). Yolu bundan sonra açık olsun.

Bugünkü maçlarla ilgili pek bir yorum yapamayacağım. Çok sıkıcı da olabilirler, zevkli de ! Ama Peng-Safarova, Simon-Ferrer ve Cilic-Anderson sanki daha ilginç geçebilir. İyisi mi siz yine bir Pazar günü içinizden geldiği gibi davranın.