Çek tenisçi Jiri Vesely, ATP sıralamasında ilk 100’ün içerisindeki en genç oyuncu. Sadece 20 yaşında ve 77. sırada. ATP’nin “Yarının Yıldızları” ödülünün sahibi. Geçtiğimiz yıla 260. sırada başlayıp 84’te bitirdi. Aynı yıl Mersin Challenger’ini  kazandı. İlk sette oyuna ve strese alışana kadar durum 0-3 aleyhine olmuştu ama o bozulmadı ve biteviye vuruşlarla Murray’i hiç oyuna sokmadı. Arka çizgiye toplarla rakibini hep rahatsız etti. Murray oyunu idare etmeyi seviyor. Tersine durumlarda risk alıyor ve bu çabası sonuç vermeyince bozuluyor. İşte bu minvalde ilk set gidiverdi genç Çek’e. İkinci sette de İngiliz’i kırdı ve 3-1 öne geçti. Servis te kendisindeydi. Ama  çoğu genç oyuncuya olan ona da oldu ve konsantrasyonu gidiverdi. Tenis son puan bitene kadar “nasılsa aldım artık” lafını edemeyeceğiniz (daha doğrusu etmemeniz gereken) oyunlardan biridir. Hele ağır-abiler gitmek üzere olan bir maçı öyle çeviriyorlar ki şaşıp kalıyorsunuz. İşte burada da anında oyun 3-3 oldu ve sonra da setler eşitlendi. Son set yine başabaş gitti ama bu saatten sonra bir Wimbledon Şampiyonu maçı vermezdi. Öyle de oldu ve uzunca bir sürede bile olsa (2’47”) maçı Murray kazandı 67, 64, 64.

 

30 yaşlarını geride bırakmış iki raketin karşılaşması kolay geçecek gibi gözüküyordu. Haşmetmeapları Roger Federer beklentilerimizin doğrultusunda Rus Dmitri Tursunov karşısında oyuna öyle bir başladı ki izlerken bu adam hani neredeyse kariyerinin en iyi oyunlarından birini oynuyor dedirtti. Herkesin bozmak için üstüne yüklendiği backhand’i ile harikalar yaratıyordu. Ama İstanbul’dan tanıdığımız Dmitri sıcakkanlılığı ve mizahseverliği yanında çok da sabırlı biri. Hiç bozulmadan dayandı. Topları yerden kalkar kalkmaz alarak rakibine zaman tanımamaya başladı ve sonunda da İsviçrelinin kurgusunu bozarak seti 6-6 yaptı. Tie-break baş başa gitti… Hem olmayacak hatalar hem de spikerin dediği gibi “milimetrelik mükemmeliyet” birbirini kovaladı. En olmayacak rallide Fedex öyle bir kısa top yaptı ki şapka çıkartmamak olası değildi. Boşuna bir adama tarihin en iyisi demiyorlar. Diğer yanda Tursunov epey basit hatalar yaptı. Bu çapta bir oyuncunun 6 kez çift hata yapması maçı yitirmesi demek. Neredeyse iki oyunu çöpe atması demek. Üstüne bir de rakip servisleri koyun… Gitti maç. Ancak bunları yapmış olmasına rağmen ikinci sette hep oyunun içinde kaldı. Her iki oyuncu da bizlere güzel ve kaliteli bir tenis izletti. Özlemiştik böylesini. Federer 76, 76 kazandı.

 

İki fevkalâde yetenek ve aynı derecede eksantrik iki karakter olan İtalyan Fognini ile Fransız Monfils arasındaki maçın epey zevkli geçeceğini düşünmüştüm. Maç beklentimin çok tersine başladı ve ilk set yarım saatten bile az bir sürede 6-2 İtalyanın lehine bitti. Yükselen İtalyan Tenisinin yıldızı Fognini bir gün önce neredeyse kule hakemine saldırırken şimdi sinirlerini aldırmış gibiydi. Bu maç böyle gitmez dedik ve haklı çıktık. İkinci sette Monfils yeteneklerini sergilemeye başladıkça İtalyan da sinirlerini tümüyle aldırmadığını ortaya koyuyordu…Toplar tribünlerden dışarı uçmaya başladı… Raketin de biri kırıldı ama set yine de 6-3 Monfils’e gitti. Son set önce Monfils’in bir atlet-komple olarak tüm yeteneklerini sergilemesine şahit oldu. Sonra şov başladı…Basket, yüksek atlama, slam-dunk! Her şey vardı. Basit hataları mükemmel puanlar izliyordu. Monfils maç puanlarını (3) lehine çeviremedi ve adeta maçı rakibine armağan etti. Sonuç Fognini 62, 36, 75.

 

Kadın tenisi ise izleyebildiğimiz kadarıyla hani neredeyse İstanbul’daki WTA Sezon Sonu Şampiyonası'ndaki standardın bile altına düşmüş.   Ne izlemeye, ne anlamaya hele hele yazmaya hiç değmez. Eğer girdikleri bu derin kuyudan çıkamazlarsa bu gidişle sponsor da bulamayacaklar. Bir Serena’nın havasına dayanarak koskoca bir camia komadan çıkamaz. En kısa zamanda kadınlar tenisinin tepelerinde bir çekişme yaratılması gerek.