Davis Kupası'nda Türkiye umutlarını yine gelecek yıla bıraktı. Kendi sahamız ve olmayan seyircimiz önünde Beyaz Rusya’ya 3-2 kaybettik.
Daha önce de yazmıştım. Davis Kupası'nda tenisçilerin dünya sıralamasının pek önemi yoktur. Uluslararası düzeyde olduğu için kimin kimi yendiği pek belli olmaz. Ama tenisçilerin ve yöneticilerin tecrübeleri burada sonuç almak için başlıca faktördür.
İsterseniz gelin bu sonucu biraz değerlendirelim. Burada amacım kimseyi ne kırmaktır ne üzmek. Sadece ve sadece hakikatleri de göz önüne çıkarmanın, doğru sonuca ulaşabilmek için en doğru adım olduğuna inancımdır.
• Koza WOS tesislerinin ülkemiz için önemli bir artı değer oluşturduğunu inkar edebilme lüksümüz yoktur. Ancak ilk turda Mersin'de bir barakada oynamış olmak da anlaşılan bize bir örnek teşkil etmemiş. (Arena demekten tiksiniyorum... Sporcuların terlerini akıttığı bir yer nasıl ola ki bir insan mezbahasıyla özdeşleştirilebiliyor!) Dev gibi bir tesis ancak onu doldurabilirseniz size destek olur. Ama on bin kişilik tribünlerde elle sayılacak kadar gönüllü varsa istediğiniz desteği çok ararsınız.
Koza WOS'a kesin destek olunmalı ama bunu yapmanın çok daha çeşitli yolları olsa gerek... Ulusal takıma bir üst turu mal ederek değil. Bunu daha küçük kapsamlı, daha merkezi bir yerde oynatsanız, İstanbul boşalmış bile olsa, yarısından fazlasını doldururdunuz. Örneğin Göztepe Parkı'na ne dersiniz? Haluk, bu konunun önemine varacak tecrüben fazlasıyla yok mu?
• Belarus (Beyaz Rusya), tam anlamıyla ikinci sınıf bile olamayacak oyunculardan kurulu. Bir tek efsane "yaratık" 38 yaşındaki Max Mirnyi hariç (Onunla ilgili düşüncelerimi aşağıda eklediğim yazımda bulacaksınız) diğerleri tenisin en "temel" normlarını bile yerine getirmekten acizlerdi. Ama Voltchkov gibi bir yılların kurdu, elindeki ham ürünü iyi işlemiş. Makine intizamında ellerinden geleni en optimum bir şekilde ortaya koydular. Başardılar da. Göreceksiniz bir sonraki turda karşılaşacakları Portekiz onları ne yapacak!
• Mirnyi'yi kale bile almamak varken onu daha basın toplantısında ana konu yapmanın altında ne yatar biliyor musunuz? Özgüven eksikliği. Korkunun ecele faydası yoktur. Bunu size daha tıbba başvuru aşamasındaki biri bile söyler.
• Sevgili Haluk, çift maçının önemi kendiliğinden ortaya çıkmışken neden en iyi ekibinle sahaya çıkmadığını nasıl açıklayabilirsin? Bak Britanya-Fransa arasındaki çift maçının kadrolarına. Maçlar 1-1 olduğu an, her iki ülke de ilan edilen takımlarını değiştirdiler. Britanyalılar Murray/Inglot ikilisi yerine Murray/Murray, Fransızlar da Mahut/Gasquet yerine Mahut/Tsonga'yı öne sürdüler. Bence senin sahaya çıkacak çift takımın Mersin'deki gibi İlhan/İlkel olmalıydı. Bu çaptaki raketlerin üç gün üst üste maç oynayabilmeleri sağlanmalıdır diye düşünüyorum. Yanılıyor muyum?
• Cem'in yarım klasında bile olmayan biri onu yenebildi... Hem de rakip sahada. Hem de son maçta. Sizce bu irdelenmeye değmez mi ?
• Çok iyi bir pozisyonumuz varken bu şansı kullanamadık. Umarım bu hatalarımızın üzerinden geçer, onları onarabiliriz. Yoksa gelecek yıl yine yazarız: "Olmadı... Seneye" diye.
Hoş kalınız.
------------------------------------------------------
Aşağıdaki yazı, 14 Mayıs 2015 tarihinde yazılmıştır.
Yaratık İstanbul'da!
Beyaz Rusya'nın iki oyuncusu 250'ler, diğerleri ise 800'lerde. Tenisteki en başarılı raketleri iri fizikli (1.96) "yaratık (The Beast)" lakaplı Max Mirnyi. 2003'te teklerde 18, çiftlerde ise 1.'liği gördü. İlk turda İrlanda'yı yendikleri takımda yoktu. Çok ilginç bir kişilik. Uluslararası Hukuk mezunu. Birleşmiş Milletler AIDS Elçisi, UNICEF İyi Niyet Elçisi. Ülkesinin en büyük nişanının sahibi ve hakkında bir pul bile basılmış. Davis'te en son 2013'te Tunus ve Monako'ya karşı çift oynayıp bir kazanıp bir kaybetmiş. Bize karşı oynayacağı meçhul. Zaten 37 yaşına geldiği için artık sadece çift oynuyor.
Sırf merakımdan "Madrid Mutua Open" esnasında kadınlar finalini bırakıp yan kortta bu adamı izlemeye gittim. Feliciano Lopez ile birlikte yarı finale kadar geldiler (çeyrekte rakipleri çekilmişti). Mirnyi hala son derece atletik. Pozitif elektrik veren, sevecen biri... Lakabıyla alakası yok. İyi bir şovmen. Tüm maçta skora etkili olabilecek 1-2 vuruş ancak yaptı. Zaten yenildiler. Yakın geçmişte de hiçbir başarısı yok.
Geçenlerde bir antrenörümüzle yapılan bir röportaja şahit oldum. Zaten çekingen tabiatlı dostumuzda "korku dağları bekliyor"... Özgüven sıfır. Bu ruh halindeki antrenörün oyuncuları sahaya nasıl bir hisle çıkar merak ederim! Bizim bir ağabeyimiz/antrenörümüz vardı... Kulüp karşılaşmalarında kort kenarında dövünür, zaten morali pamuk ipliğine bağlı Alaaddin Karagöz'e sahada travma yaşatır, kolay alacağımız turu kâbusa çevirirdi!
Hadi diyelim ki Mirnyi çok tecrübeli. Biz ise çiftlerde toyuz. Ama oynanacak dört tane de tekler maçı var. Onun için korkunun ecele faydası yoktur. Kendinize güvenecek, çıkıp yeneceksiniz.
------------------------------------------------------