Roland Garros gibi Grand Slam turnuvalarında büyük erkek ve kadın kategorilerine ilaveten Gençler, Tekerlekli Sandalye ve Efsaneler kategorileri de oynanır. Gençlerin hem erkek hem kadın fikstürlerinde ABD'nin fazlasıyla ağır bastığını görüyoruz. 


Bu husus bizlere tenisin ne denli uzun bir yatırım (asgari 7 yıl) olduğunu gösteriyor. Tek erkeklerde iki finalist de ABD'li. Çift erkek ve kadınlarda ise birer finalist ABD'li. Hal böyle iken koskoca ABD, büyükler kategorisinde (Serena olmasa) neredeyse yok. Arkadan Sock, Stephens, Keys vs gibi oyuncular mutlaka ki var. Ama şimdilik bunların hepsi bir ilk 20'den uzak kapasitede oyuncular. Yakın zamana kadar profesyonel teniste 17-18 yaşında bir oyuncunun devreye girmesi olasıydı. Artık neredeyse imkânsız. 


Dolayısıyla yatırım 23-24 hatta 25-26'lı yaşlara kadar sürmek durumunda. Düşünün ki yılın en az 30-35 haftasında bir otel odasında ve bir bavulla yalnızsınız. Bu 17 yaşınızdan itibaren böyle. Bunu karşılamak böyle bir yükün altından kalkmak hem maddi hem manevi hem de mental olarak çok zor. Dolayısıyla çocuklarına destek olmak isteyecek ana-babaların buyol boyunca fevkalade anlayışlı ve sabırlı olmaları, hatta çocuklarından önce başta psikolojik olmak üzere ilgili hususlarda  profesyonel danışmanlık almaları öneriliyor. Kendi bildikleri doğrultuda  gittiklerinde fevkalade iyi niyetle çıkılmış bir yolculuktan hüzünle dönmek bir yana evlatlarına destek olmaktan öte köstek olmaları işten bile değil.


NOVAK'A YARADI
Djokovic-Murray maçının hava muhalefeti nedeniyle skor 6-3, 6-3, 5-7, 3-3 iken ertelenmesi açıkça Sırp raketin yararına oldu. Bu adamı yenebilmenin şimdilik yegane yolu onu yormak, uzun puanlarla onu bezdirmekten öteye geçmiyor. Üstelik adam hani neredeyse hiç ısınmadan çıksa bile aynı performansla maça başlayabiliyor. Halbuki çoğu tenisçi ısındıktan sonra bile maça alışabilmek, konsantre olabilmek için zaman ister. Hele ki Murray. İşte bunların hepsi içinde gerçeklik payı olan saptamalar ya da varsayımlar. Ama işte tenis sporunda bunlar her zaman yaşama geçmiyor. Sanki iki raket yer değiştirmişler ya da Djokovic rakibine "…hava bozmasaydı bu set senin hakkındı. Al şunu da son sette kozlarımızı paylaşalım" dedi. Murray dördüncü seti de 7-5 alarak durumu 2-2 yaptı.

 

Ama son sete Sırp yıldız müthiş bir performansla başladı (3-0). Zaten sanki sinirlerini aldırmış gibiydi. Adam öyle bir eşik yakaladı ki adeta "kimse benim standardımda değil" diyordu. Önce 4-1, sonra 5-1 oldu. Murray'nin servisine iyi bir yanıt vermiş olmasına rağmen servise dışarıda kararı verilince puanı rakibine bıraktı. Murray de bir sonraki puanda elindeki topu bilinçli bir şekilde dışarı attı. Bu sportmenlik gösterisinden sonra maç 6-1'lik son setle bitiverdi.

 

Fransızların izleyiciler başarılıyken Nadal'ın canına okuyorlardı. Adama "yaratık" bile dediler. Sakatlıkla düşüşe geçen kariyerini toparlayabilme çabasını ise candan desteklediler. Anlaşılan şimdi İspanyol'un yerini Djokovic almış. Beş setlik maçtan muzaffer çıkarken sanki alelade bir mağlup muamelesi gördü. Fransızlar'ın bir Britanyalı'yı desteklemeleri balığın ağaca çıkması gibidir! Ama oldu. Roland Garros'ta bir Britanyalı en son 1936'da finale çıkmış, Fred Perry. 79 yıl önce. Bunun tekrarına imza atmak istedi Murray, ama Djokovic'in standardı buna izin vermedi.

 

Yarın Djokovic, İsviçreli Wawrinka karşısında kariyerinin ilk Grand Slam'ini yapmaya çalışacak. Grand Slam dört büyük turnuvaya (Avustralya Açık, Fransa Açık, Wimbledon ve Amerika Açık) verilen isim. İşte yarın kazanırsa bunu gerçekleştirmiş olacak. Olasılık nedir derseniz aralarındaki rekabetin rakamsal istatistiğini vereyim. Birbirleriyle 20 kez karşılaşmışlar. 17'sini Djokovic kazanmış! Ama Wawrinka zoru sever.

 

TRAJEDİ
Sıra kadınlar finaline geldi. Hastalığını atlatmış Serena Williams, kariyerinin ilk slam finaline çıkan Çek Lucie Safarova ile karşılaşıyor. Siz 12 yıldır bu camianın içinde bir oyuncu olarak tenis tarihinin gelmiş geçmiş en iyi oyuncusunun karşısına geliyorsunuz. Bu rakip aynı zamanda da çok güçlü. Maç başlıyor. Serena Wiliams arka çizginin hani neredeyse iki adım içinde. Siz aynı çizginin dört adım dışındasınız. Adeta "gel hanım beni fazla da incitmeden yen" diyorsunuz. Sanki hocayla drill yapıyorsunuz. Filenin biraz gerisinden o sahanın her yanına toplar vuruyor siz de çıkarmaya çalışıyorsunuz. Tam bir trajediydi bu Safarova için. Onu onca izledikten sonra biri bana bunun böyle olacağını söyleseydi inanmazdım.

 

İşte 31 dakikada 6-3 biten ilk setten sonra ve ikinci set 3-1 olana kadar durum aynen böyleydi. Sonra kırmızı toprağın üstüne esas Safarova geldi. Sakin, özgüvenli ve cesur. Önce 3-3 yaptı. Şimdi oyun, maça dönüşmüştü. 5-4 öne de geçti. Çevreme hafiften böbürlenmeyi düşünüyordum "Bu oyunun çekişmeli geçeceğini söylemiştim" filan mealinden ki, Serena dağarcığından bir üst vites daha çıkardı ve rakibini kırarak durumu yine lehine çevirdi (6-5).

 

Ama Safarova başarının kokusunu almıştı. Sükunetle ve ısrarla maçtan kopmadı. Rakibinin vitesini yakaladı. Oldu 6-6 tie-break. ABD'linin hatalarıyla tie-break'te önce 3-0, sonra 4-2 Safarova öne geçti. Evet şimdi artık böbürlenebilirdim. Set 58 dakikada Safarova'nın, maç da 1-1 berabere oldu. 15.000 kişinin çoğunluğu Çek raketin arkasındaydı. 

 

Son set Çek'in, rakibini kırmasıyla başladı. Durum 2-0 Safarova. Sonra Serena önce kendi servisini aldı (2-1), sonra da rakibini kırdı ve maçın bu son anlarını Safarova'nın da basit hatalara başlamasıyla birdenbire 4-2 lehine çevirdi. Safarova çözülüyordu. Ve perde indi (6-2)… Tenis standardı açısından düşük ama üç setlik bir finalde çekişmeli ve heyecanlı iki set izledik. Teşekkür ederiz.


Hoş kalınız.