Dünyanın hazırlığını yapıp uyuyakalmak bir başka komedi. Kadınlar finali arifesinde dün gece aynen başıma geldi. Allahtan Eurosport sağolsun bol tekrar koyuyor da hiç olmazsa bir kısmını izleyebildim. Tam da beklendiği gibi geçti. Zevkli çekişmeli, spor ahlakından uzaklaşmayan ve sonunda daha tecrübeli olan favorinin kazandığı bir maç. Hak edenin diyemeyeceğim çünkü Karolina Pliskova kazansaydı aksini iddia edemeyecektik. Şimdi Angelique Kerber, dünya sıralamasının 1 numarası olarak tescillendi. Yani büyüklerimizin tabiriyle "el ağzı ile çorba içmedi"!

 

Karolina Pliskova ise 11. sırada başladığı turnuvada  bu sonuçla altıncılığa yükseldi. Çıkışı sürecektir. Radwanska, Vinci, Venus gibi raketler artık sahneyi değilse bile ilk sıralardaki yerlerini yeni gelenlere bırakacaklardır. Üstelik Serena Williams'ın tartışmasız hükümranlığı artık sona ermiştir. Bundan böyle "efsane rakete kim rakip olacak" diye değil, kıyasıya bir rekabet içerisinde "acaba kim kazanacak" diye meraklanacağız. WTA son derece dinamik bir sıralamaya sahip olacaktır. Zamanı çoktan gelmiş geçmişti. Hayırlısı.

 

Şimdi geldik erkekler finaline. Novak Djokovic - Stan Wawrinka. Rekabette 19-4 Sırp ilerde. Ancak 31 yaşındaki İsviçreli onu Roland Garros finalinde yenmenin özgüveniyle sahaya çıkıyor. Üstelik dağarcığında bir slam zaferi daha var: Avustralya Açık. Dolayısıyla dünya 1 numarasına karşı sıkı bir rakip. Ancak her nedense onu beyinlerimizde bir türlü "Big Four"u (Büyük Dörtlü) , "Big Five" (Büyük Beşli) olarak tescilleyemedi. Bakalım İsveçli Magnus Norman, koç olarak başladığından bu yana hem taktiksel hem de servis ve forehand'ini çok geliştirdiği oyuncusuna bunu sağlayabilecek mi?

 

Yılın son finalinde sahaya çıkacak bu iki büyük raketin New York'taki gelişimine bakarsak İsviçreli fazlasıyla ağır basıyor. Djokovic finale gelene kadar dişe dokunur bir tek Tsonga'yı eledi. O da 2-0'dan sonra üçüncü sette sakatlanmasıyla! Ondan önce ne Edmund, ne Youzhny (sakatlık), ne Vesely (sakatlık) ne Janowicz ne de Monfils onunla değil rekabet etmek ancak antrenman partneri olabilecek çapta raketler (bir iki iyi netice aradaki klas farkını değiştirmez).


Wawrinka ise Verdasco, Del Potro ve Nishikori gibi sıkı rakipleri aştı. Oynadıkları süre ve set sayısı bence bu çapta tenisçiler için bir kriter olamaz. İşleri budur. Zaten ne bundan şikayet eder, ne de neden gösterirler. Gösteren de aralarındaki saygınlığını yitirir.

 

Agresif bir oyun tarzını benimsemeye başlayan dünyanın en etkili backhand'ine sahip bu İsviçreli ile dünyanın en iyi savunmacısının maçını bana göre (işin içine sakatlık girmezse) Sırp kazanır. Yeknesak bir Amerika Açık kadınlardan sonra iyi bir erkekler finaline de sahne olacak ve perde kapanacak.

 

İyi izlenceler. Hoş kalınız.