Değil teniste tüm spor branşlarında karşınızdaki rakip sakatsa yapacağınız yegâne şey onu koşturmaktır, zorlamaktır. Bunu algılayamayan birinin bugünün profesyonel spor dünyasında yeri yoktur. Hiç boşuna çaba göstermesin. Belki bu sözlerim katı gelecektir ama bugün Martin Klizan karşısına çıkan Marsel İlhan için söyleyebileceklerim ancak bunlardan ibaret.
 
Martin Klizan servisinden sonraki ikinci vuruşları bile yapamayacak, üç adım ötesine kadar koşamayacak kadar sakat. İlhan, topu sağa sola atsa, bir kısa bir uzun vursa iş bitecek. Bizimki hala winner ve passing-shot peşinde. Kısa-toplardan puan almaya çalışan ve başaran da Klizan! Bu da işin acı yanı! 
Yahu bu haldeki bir rakibe “winner” vursan ne olur, vurmasan ne olur. Biraz akıllıca bir çaba gösterse Klizan maçı çoktan bırakacak. İnanılır gibi değil ama maç taa tie-break’e kadar hep Klizan’ın üstünlüğü ile geldi. Adam sadece servis atıyor, bizimki auta vuruyor ya da hata yapıyor! İkini tura çıktım diye de hiç sevinmesin. Dediğim gibi kendi çıkmadı oraya. Rakibi çıkardı.

İlhan’ın antrenörü Erhan Oral yıllardır tenisin içinde olan biri. Zamanında fiziğinin üstünlüğü ile maç kazanan biriydi. Bunu sorgulamalı… İnanması hakikaten çok güç.
İkinci turda Marsel İlhan’ın rakibi 18 yaşındaki Alman raket Altmaier. Gelecek-Nesil diye adlandırılan 21 yaş altı tenisçilerden. Burada yer alması ana-tablodaki bir seri-başı raketin çekilmesi nedeniyle. Yani şanslı-kaybeden (lucky-looser) oldu. Bugün (Salı) ilk turda 41 derece sıcakta üç saate yakın bir mücadele sonucu 36 yaşındaki Viktor Estrella-Burgos’u (üç sette) yendi. Yani tenisçimizin bir tur daha atlayabilme şansı da var. Bu sıcakta oynanılan 3 saatlik bir maç (ne denli genç ve hazırlıklı olursa olsun) bir sporcudan fiziken çok şeyler götürebilir. Yoksa ikisinin sıralamasına bakarsak hiç fark yok. Alman 252, bizimki ise 287. Derseniz ki bizimki 77. sırayı gördü ve çok daha tecrübeli… Ben de derim ki size “İNŞALLAH haklı çıkarsınız!”

Ardından sahaya Dünya 7 numarası Avusturyalı Thiem ile elemelerden gelen Hintli Ramanathan çıktı. Bu maç hakkında fazla konuşmaya gerek yok. Thiem bu maçı kazanmak istemedi. Onun diğer maçlarındaki vücut-diline bakın bir de bugünküne… Arada büyük bir ciddiyet ya da önemseme farkı var. Tenisin İngilizce jargonunda buna “tanking” diyorlar. Türkçe tercümesi ise “satmak” ! Bu kelime bu maçın yegâne yorumudur. Eleştiri ile değil! 
Ama 22 yaşında ve 222. sıradaki Ramanathan’a saygısızlık etmek istemem. İspanyol ekolünün bir ürünü olan bu genç adam çok yetenekli ve fevkalâde yumuşak bir eli/kolu var.

Bu turnuva Türkiye için fevkalade bir tanıtım aracıdır. Bunu ülkemize almak aynı şekilde fevkalâde bir başarıdır. Ancak takvimi çim kort sezonunun hemen başına çekmek ya da bir çatı/gölgelik uygulamak gerek. Yoksa ülkemizle İngiltere arasındaki muazzam ısı farkından dolayı kimse bu turnuvayı oynamaya gelmeyecektir.  
Çağla Büyükakçay(175) ise Wimbledon elemelerinde kendi klasında olmayan 20’lik İngiliz (277) rakibine karşı kötü başladığı maçı fevkalâde çevirip son sette 4-4’e kadar getirdi. Sonra yağmur yağınca, maçlar durduruldu. Bu yazıya nokta koyduğumda saat 18:50 idi ve yağış hala sürüyordu… Umarım Çağla da, Ayla da stresli başladıkları maçlarını maçlarını kazanırlar.

Hoşkalınız.