Evet dünyada ardından en fazla konuşulan sporcularından biri olan ABD ikametli Rus Vatandaşı Maria Sharapova’nın doping yapıp yapmadığı hakkında karar nihayet çıktı. Öncelikle sizlere şunu yansıtmalıyım ki “Bunca yıllık tenis ömründe sana en güvenilmez gelen kurum nedir” diye sorsalar en ufak bir duraklama yapmadan ITF (Uluslararası Tenis Federasyonu)  derim. Ayrıca Sharapova’yı savunuyorum diye iddiam hiç yok. Aksine aşağıda göreceğiniz gibi suçluysa hüküm giymesini, hele onca sporcuya karşı yaptığı haksızlığın cezasını en sert şekilde çekmesini isterim. İsterim ki benzer suçları işlemeye meyilli gençler yaşamlarını mahvetmesinler.

Dünya Kadınlar Günü olan 08 Mart 2016 tarihinde hem Tenis Dünyası Dergisi'nin http://www.tenisdunyasi.net/yazar/bekir-emre/ah-maria-vah-maria-203 hem Fanatik Gazetesi'nin web-sitesinde çıkan yazımda konuya değinmiştim. Bu kadının doping yaptığı hususunda kesin kanıtlar olduğundan emin olunursa cezasını çekmesi gerektiğini belirtmiştim. Sanki dünyanın geleceğini saptayacaklarmış gibi epey uzun (6 ay) bir süreçten sonra ITF’ten ses çıktı.  Ama ne ses ne ses! Hani neredeyse "Ne şiş yansın ne kebap" cinsinden çıktı o ses. Etraflıca anlatayım da görün.

Verilen karara göre Maria Sharapova kortlara en erken 26 Ocak 2018’de dönebilecek. Bu esnada 2016’da Avustralya Açık’ta elde ettiği tüm puan ve ödülü iade edecek.

Konuyu karara bağlamakla ITF tarafından seçilen üç kişiden oluşan kurul (tribunal) Maria Sharapova’nın anti-doping kurallarını bilerek ihlal etmediğinin altını çiziyor. “Ancak tüm ilaçların geçerli ya da yasaklı olduğu, sürekli denetlenmesi gerekirken, Sharapova ve 7 kişiye varan ekibinin bu denetlemeyi gerçekleştirmemiş olması affedilmez olup, oyuncunun kendi şahsi suçudur” deniyor. Hadi bakalım buyurun buradan yakın! Ne şiş yansın ne kebap.

Sharapova’nın temsilcisinin (agent) özrü, inanılmaz ve gerçeklere aykırı bulunarak kabul edilmedi. “Dünyaca göz önünde olan böyle bir şampiyonun temsilcisinin bu denli umarsız ve amatör olabilmesi mümkün değildir” denmektedir.

Bu kanıya varılması için hukuk okumaya pek gerek yok. Zira Sharapova ve ekibi 2014 ile 2016 yılları arasında oynadıkları bütün turnuvalarda maçlardan önce önlerine getirilen doping formuna Meldonium ve birkaç ilacı daha hiç yazmamışlar! “Aldığım tüm ilaçları yazmam gerektiğini bilmiyordum” demiş Maria! Halt etmiş. Kendisine bu ilacı veren Moskovalı doktoru 2006’dan 2012’ye kadar hep ziyaret ettiğini sonra gitmediğini söylüyor. Ancak 2016 Ocak’ına kadar ilacı, maç günleri ve hemen sonrasında almayı sürdürmüş. Bazı beyanatlarının “özrü kabahatlerinden büyük” gibi geliyor bana. Şaşırıyorum, ardında başka şeyler aramaya başlıyorum.

Meldonium tüm batı dünyasında yasaklı ve reçeteye tabî iken eski Demir Perde ülkelerinin çoğunda rafta bulunabiliyor.

Dünyanın en varsıl sporcularından biri olan Sharapova konuyu CAS’a götürecek. Bunu yaparken de kendi gibi sporculara karşı alınan yaptırımları ortaya koyacak. Örneğin tenis dünyasından, ABD Açık Şampiyonu Marin Cilic ve Fransız Richard Gasquet bundan birkaç yıl önce dopingten hüküm giydiler. Ancak CAS hepsinin cezasını neredeyse asgariye indirdi. ITF’in delillerinin somut olmadığına, oyuncuların iyi niyetlerinin kurbanı olduklarına karar verdi. Tabî bunda Djokovic’in arkadaşları için kıyameti koparmasının ne denli etkisi oldu bilemiyorum.

Gelelim tekrar Maria’ya. Aldığı onca sponsorluğun neredeyse tümüne yakınını yitiren Rus Tenisci, ITF’in kendisini mahkum edebilmek için için inanılmaz bir bütçe, ekip ve zamanla üzerine gelmesini anlayamadığını söylüyor! Üstelik ITF tarafından istenilen ceza dört yıl. Üçlü Kurul (Tribünal) bunu reddedip iki yıla indiriyor. Madem geçerli bir savunma var nedir bu iki yıl ceza diye soruyor? Haksız diyebilir misiniz ?

Benim şahsi kanaatim, ITF, kendisi hakkında tenis dünyasındaki eleştirilerin ayyuka varmasından çekinerek her zamanki gibi "Ne şiş yansın ne kebap" dedi. İndirileceğini bile bile dört yıl ceza istedi. Tribünal bunu ikiye indirdi. Şimdi CAS’ta indirirse “Ben dört yıl istedim. Onlar indirdi. Sorumluluk bende değil artık” diyecek. Ceza teyit edilirse de verecekleri beyanat “Gördünüz mü bakın!” olacaktır.  

Tüm bunların yanında ise en çirkini başta Chris Evert ve Dominika Cibulkova, olmak üzere rakiplerinin ve bazı kıymet-i kendinden menkullerin bu kadının geleceği hakkında felaket tellallığı yapmaları. Hani bazılarını tanımasam (!) diye başlamayı düşünüyordum ama onun yerine Goethe’nin bir özdeyişiyle sürdüreceğim: “Beni insanların kötü olduklarını görmek şaşırtmıyor; Ama bu yüzden hiç utanmadıklarını görünce hayretler içinde kalıyorum”!

Çirkinlikleriniz, pislikleriniz sizde kalsın. Bu güzel sporu içinizle kirletmeyin.

Hoşkalınız.