Birbirine yakın profilde olan oyuncuların varlığı kadınlar tenisini daha rekabetçi ve öngörülemez bir konuma getiriyor. Erkeklerde yıllardır üç dominant oyuncunun hakimiyeti var, bu rolü kadınlarda Serena Williams tek başına üstlenince, genç tenisçiler için yeni şanslar doğmuş oldu, kadınlar tenisinin büyüsü biraz da burada bulunuyor. Serena Williams güçlü servisleri ile beraber vuruşlarında çok fazla güç üretebilen bir oyun yapısına akıl da katarak durdurulması zor bir oyun tarzı yarattı ve tenis tarihini değiştirdi. Bugün Naomi Osaka, Aryna Sabalenka ve Maria Sakkari Williams’ın mirasını sürdürüyorlar. Servis, güç ve oyun aklını beraber kullanıyorlar. Özellikle güçlü servis kadın oyuncuların çoğunda bulunmadığı için bu çok fark yaratabilen bir özellik.

Kadınlar tenisinde daha teknik bir tenis oynayan oyuncular ikinci grubu oluşturuyor, bu oyun tarzını sahiplenen tenisçilerin en önemli özelliği çok kompakt bir tenis oynamaları ve portföylerinde çok sayıda vuruşun bulunması oluyor. Bu tenisi oynadığınız zaman rakibin bazı avantajlarını da absorbe ederek etkisiz bir hale getirebiliyorsunuz. Iga Swiatek, Emma Raducanu ve Leylah Fernandez teknik oyun tarzının son dönemdeki en önemli temsilcileri. Bu sene Amerika Açık’ta yarı finalde Sakkari’nin Emma Raducanu ve Sabalenka’nın Leylah Fernandez maçlarını izleyenler bu “ etkisizleştirme “ faktörünü rahatlıkla görebilirler. Raducanu ve Fernandez bu iki servis & güç tenisçisini oyunları ile tamamen devre dışı bıraktılar. Hatta Sabalenka maçın son puanlarında tamamen tükenmiş ve perişan durumdaydı.

Üçüncü grup ise bu iki grubun ortasında yeralıyor ve aslında ikisinden de rol çalıyor. Güçlü geri çizgi savunmasını, ortalamanın üzerinde servislerle destekleyerek, oyun içerisinde çıkan fırsatları da asla kaçırmayıp değerlendiriyorlar. Farklı sporlardan örnek vermek gerekirse bu oyunu, futbolda Atletico Madrid veya basketbolda bu sene Euroleague’deki Barcelona örneğine benzetebiliriz. Bu oyun tarzı kesinlikle çalışan ve sonuç odaklı bir yapı, bu seneki en güzel örneklerin ise Paula Badosa ve Barbora Krejcikova olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Özellikle Indian Wells finalinde Badosa’nın Azarenka önünde sergilediği tenis bu oyun tarzının tüm özelliklerini ortaya koyuyordu.

MENTAL SORUNLAR
Naomi Osaka kort dışında kendisinden beklenmeyecek ölçüde proaktif davranıyor. Sosyal ve toplumsal olaylardaki tavrı, kortta zaten kendisini ispatlamış olan Japon oyuncuyu çok farklı bir seviyeye taşımış oldu. Ancak 2021’de Roland Garros ile başlayan mental sorunlar kendisini tenise bir süre ara vermeye kadar götürdü. Hatta daha sonra olimpiyatlarda Simone Biles’da benzer sebeplerden yarışmalardan çekilince, Osaka ve Biles “ genç sporcularda mental sağlığın önemi “ konusunda “ trend topic “ oldular. Sonuç olarak Osaka yine kendini kort dışı bir konuda dünya çapında popüler olarak buldu. Federer, Nadal, Djokovic veya Serena Williams gibi makine düzeninde kazanan tenisçilere alışan spor kamuoyuna bu durum önce tuhaf gelse de daha sonra herkes Osaka’ya hak verdi. Sonuçta 20’li yaşların başındaki bu genç oyuncular da birer insandı ve yorulmaya hakları vardı. Bu konuda Osaka’ya bir parantez açmak gerekiyor. Japon oyuncunun tenise ara vermesinde mental yorgunluk kadar moda gibi farklı ilgi alanlarına kaymasının ne kadar etkili olduğunu 2022 yılında daha rahat görebileceğiz.

SEZONUN SÜRPRİZ YILDIZLARI
Emma Raducanu, Leylah Fernandez ve Barbora Krejcikova sezonun açık ara üç sürpriz oyuncusu oldu. Özellikle Emma Raducanu 18 yaşında bir grand slam şampiyonu olarak artık dünya yıldızı. İngiliz oyuncunun Leylah Fernandez ile oynadığı Amerika Açık finali uzun yıllar sonrasındaki ilk junior finaliydi. 2021 Fransa Açık tekler ve çiftler şampiyonu Barbora Krejcikova ise bu iki ismin biraz arkasında kaldı. Aslında Çek oyuncu bu senenin belki en önemli oyuncusu oldu. Roland Garros’taki olağanüstü başarısı ile beraber Olimpiyatlarda da partneri Siniakova ile beraber çiftlerde şampiyon olan Krejcikova, geçen sene sonunda 65 numaradan girdiği sıralamada 2021 sonunda 5 numarada bulunuyor. Artık bir ilk 10 oyuncusu olan Çek tenisçinin o seviyelerde 2022’de de kalıcı olması sürpriz sayılmayacaktır.

GERİ DÖNENLERİN YILI

Garbine Muguruza sessiz sedasız dünya 3 numarasına yerleşti. Eski dünya 1 numarası olan İspanyol tenisçi, 2019 ile beraber tekrar ivmesini yukarı çevirdi, 2020’deki Avustralya Açık finali ve 2021 senesinde gelen 3 şampiyonluktan bir tanesi ise WTA Finalleri. Ayrıca kaybedilen 2 final ve majörlerdeki iyi oyun da 2022 için çok umut verici. Turdaki en farklı oyun stillerinden birine sahip olan Muguruza, antrenörü Conchita Martinez’in liderliğinde 2017 yılındaki dünya 1 numarası hedefini yakalayabilir ama tabii önce bir başka “ geri dönen “ Ashleigh Barty’i geçmesi gerekecek.

Ashleigh Barty 2014 yılında ara verdiği tenise 2016 yılında geri döndü, 2019-2021 arasında da aralarında Wimbledon ve Roland Garros’un da olduğu tam 10 şampiyonluk kazandı. Özellikle 2021 yılındaki Wimbledon şampiyonluğu 41 yıl sonra Avustralya’ya kupayı getirmesi açısından çok jenerik bir başarıydı. Muguruza gibi Ashleigh Barty’de kendine özel oyun stili ile kadınlar tenisinin artık bir gerçeği ve kendi isteyene kadar da buradaki yerini bırakmayacaktır.
Victoria Azarenka’da 2016 yılından bu yana en iyi seviyesine 2021 sezonunda ulaştı. Turun en sert oyuncularından biri olan Azarenka’nın 2022 sezonunda daha iyi olacağını düşünüyorum. Aynı şekilde 2017 Roland Garros şampiyonu Jelena Ostapenko ile beraber Daria Kasatkina ve Camilia Giorgi sıralamada tekrar ilk 30 civarına gelerek, 2021’in geri dönüş yapan oyuncuları arasına katıldılar.

BEKLENEN ÇIKIŞI YAPANLAR
Maria Sakkari yıllardır sıralama ve oyun kalitesi olarak en üst seviyenin bir alt katmanında yeralıyordu ve artık bir şeyleri değiştirmesi gerektiğinin farkındaydı, sonuçta Andreescu’nun doğaçlama vuruş ve oyun sezgisine, Osaka’nın servis ve mental gücüne, Ashleigh Barty’nin kompakt oyununa sahip değilseniz, o zaman bu tip oyuncularla rekabet etmeniz mümkün olmayacaktır. Buradan yola çıkarak Yunan tenisçi önce gücünü kontrol etmeyi ve daha iyi kullanmayı öğrendi, artık kortta daha kontrollüydü, gerektiği yerde geri çekildi ve bekledi, bu şekilde daha önceleri çok canını yakan hataları da azaldı. Eş zamanlı olarak sıra servise geldi, malum olduğu üzere artık güçlü bir servis kadınlar tenisinde de çok ayırıcı bir özellik olmuştu. Oyun ve servis ile birlikte mental çalışmalar da beraberinde yürütüldü. Çünkü mental gücün zayıf olması deneyimi harekete geçiren güveni de sakatlayarak her şeye kısa devre yaptırabilir. Dolayısıyla Yunan oyuncu kort dışında da kort içi kadar mesai harcadı. Bu anlamda 2020 pandemi yılını en iyi değerlendiren tenisçinin açık ara Maria Sakkari olduğunu söyleyebiliriz. 2021 sezonunda da bu çalışmaların meyvelerini toplamaya devam eden Yunan tenisçi yılı 6 numarada bitirdi ve sıra artık yeni sezonda majör şampiyonluğuna geldi.

Paula Badosa bu sene Madrid Open’da başlattığı yükşelişi hep üzerine koyarak devam ettirdi. Roland Garros’ta çeyrek final, Wimbledon’da 4.tur, Olimpiyat’ta çeyrek final, Cincinnati’de çeyrek final ve nihayetinde Indian Wells’te şampiyonluk. Aslında İspanyol oyuncunun bu çıkışı yapması daha önce bekleniyordu. Etkili servis gücü ve geri çizgide üst düzey bir savunma yeteneği olan Badosa zaten bu iki özelliği ile turdaki çoğu rakibinin en az bir adım önünde maçlara başlıyor. Servis ve savunma beraber işlerse zaten işler kendisi için çok kolaylaşıyor. Sıra ilk 10 seviyesindeki oyuncularla ile oynanan maçlara geldiğinde ise Badosa kadar karşı tarafın da hangi taktikle oynadığı belirleyici olabiliyor. İspanyol oyuncu yeni sezonda özellikle büyük turnuvalarda çok kilit bir rol oynayabilir.
Anett Kontaveit ise 2021 sezonunun başka bir yükselen oyuncusu oldu. Kariyerindeki beş şampiyonluğun dördünü 2021’de kazanan Estonyalı oyuncu, WTA Finallerinde de final oynadı ve yılı dünya 7 numarası olarak kapattı. Kontaveit’ta yıllardır Maria Sakkari gibi başaltı grupta mücadele etti ancak artık o da ilk 10’da ve 2022 Estonyalı oyuncunun favori gruptaki ilk senesi olacak.

Ons Jabeur’u görünce hep aklıma 2018’de Moskova’da Daria Kasatkina’ya karşı aslında kazanmak üzereyken sakatlanarak zor tamamladığı final maçı geliyor. O dönemden beri sürekli üzerine koyarak gelen Jabeur artık dünya 10 numarası, WTA turnuvası kazanan ilk Arap kökenli tenisçi ayrıca son 2 senede Avustralya Açık ve Wimbledon’da çeyrek finali, Indian Wells’te de yarı finali bulunuyor. Tunuslu oyuncunun şu anda bulunduğu konum muhteşem.
Bizi kadınlarda nasıl bir 2022 sezonu bekliyor sorusunun yanıtı ise çok alternatifli olabilir. Yazının başında belirttiğim gibi çoklu profilli oyuncuların varlığına, 2022 sezonunda Simona Halep, Naomi Osaka gibi yukarı sıralara alışmış ama geçen sezon o seviyelerden çeşitli sebeplerle uzak kalmış oyuncuları da eklediğimizde ortaya çok renkli bir tablo çıkacak çünkü bu tenisçiler de kendilerini tekrar ispatlayıp ait oldukları yerlere geri dönmek isteyecekler. Bu anlamda tüm bu çarpışmalardan ortaya oldukça zevkli ve çekişmeli bir sezon çıkacağını söyleyebiliriz. Grand slam ve masters turnuvalarında 2021’de olduğu gibi yeni sezonda da sürpriz şampiyonlar görme ihtimalimiz oldukça yüksek.

Herkese mutlu bir yıl dilerim.