Bundan 25-30 sene önce aslında Wimbledon ile beraber en önemli iki turnuvadan biri olan Roland Garros özellikle son 20 yılda Amerika ve Avustralya Açık’ın yaptığı büyük yatırımlar ile beraber popülerlik anlamında biraz geride kaldı. Tabii ki bunda Fransa tenis yönetiminin tutucu tavırlarının çok etkisi var. Bu anlamda kendilerini revize etmek isteyen Fransa Tenis Federasyonu bu sene başında Roland Garros Direktörlüğü’ne kadınlarda eski Wimbledon ve Avustralya Açık şampiyonu Amelie Mouresmo’yu getirdi. Mouresmo geçtiğimiz aylarda Fransa Tenis Federasyonu Başkanı Gilles Moretton’la beraber bir basın toplantısı yaparak yeni düzenlemeleri anlattı.

Öncelikle konaklamadan, yemeğe, soyunma odalarından, sahaya çıkış tüneline kadar oyuncuların kendilerini daha iyi hissetmelerini sağlayacak düzenlemeler yapıldı. Tenisçilerin mental sağlığı için ise özel bir birim oluşturuldu ve ilk defa bu sene oyuncuların mental durumları bir puanlama sistemi ile kontrol edilecek. Seyirci tarafında ise özellikle 20 yaş altı grubuna yönelik yatırımlar yapıldı. Gençlerin ve çocukların oyuncularla daha fazla beraber olmasını sağlamak adına kort bölgesinde çocuk ve gençlik günleri düzenlendi. Daha önceki senelerde kort bölgesinde ciddi kısıtlamalar vardı, biletinizle her bölgeye giremiyordunuz, bu anlamda izleyicilere bu sene büyük ölçüde serbestlik tanındı. Özel olarak basılan 1.500 esnek temalı biletle o gün boşluk olması durumunda akreditasyon mantığında her kortta maç izleyebiliyorsunuz. Bunun dışında yeşil enerji ve sürdürülebilirliğe yatırım yapılarak yemeklerden kullanılan enerjiye kadar her şeyin bu konseptler çerçevesinde yapılması sağlanıyor. Ayrıca kort bölgesindeki stadyumlara da özel teknoloji yeni LED ekranlar yerleştirildi. Bütün bunlar yapılırken genel amaç oyuncu, seyirci veya basın olsun Roland Garros’ya gelen herkesin kendini daha iyi hissetmesini sağlamak ve global bazda tekrar o eski popülerliği yakalayabilmekti.

Saha içine dönersek; Rafael Nadal’ı 4 yaşından bu yana 2017 yılına kadar tam 27 sene amcası Toni Nadal çalıştırdı. Öyle ki Nadal da her zaman kariyerini amcasına borçlu olduğunu söylüyor. Kaderin cilvesi amca-yeğen bugün Paris’te yine aynı kortta buluştu. Ancak bu sefer rakip oldular. Nadal dördüncü turda amcası Toni Nadal’ın çalıştırdığı Kanadalı Félix Auger-Aliassime ile karşılaştı. Bu maç her yönüyle erkeklerde turnuvanın en ikonik karşılaşmalarından biri oldu, dört buçuk saate yakın süren maçı 3-2 alan Nadal, Djokovic’in çeyrek finaldeki rakibi oldu. Djokovic çeyrek finale daha rahat bir yoldan geldi ve Salı akşamı için fiziksel anlamda daha zinde olacak.

Alexander Zverev çeyrek finalde Carlos Alcaraz ile oynayacak. Kazananın yarı finalde Djokovic–Nadal galibi ile oynayacağını düşünürsek şampiyonun bu seriden çıkma şansı yüksek. Toprakla arası pek iyi olmayan Medvedev sessiz sedasız ve çok rahat bir şekilde dördüncü tura geldi. Yarı finale çıkarsa rakibi Tsitsipas olması beklenen Rus oyuncu bu sene Paris’te hiç beklenmedik bir sürpriz yapabilir.

Son söz Zverev için; dalgalı performansta erkeklerin Sabalenka’sı olan Zverev de çıkışa geçtiği 2017’den bu yana maçların içindeki performansını bir türlü turnuva geneline yaymaya başaramıyor. Dört sene önce bu zaafları ile Zverev’in belki de hiç Grand Slam kazanamayacağını düşünüyordum. Bugüne baktığımızda arkadan Alcaraz, Auger Aliassime, Rublev gibi oyuncular geliyor, Nadal ve Djokovic hala çok formda, bütün bunlara Medvedev’i eklediğimizde Zverev’in majörler için şansının gerçekten çok azalmaya başladığını düşünüyorum.

Kadınlar tablosu ise turnuvanın ruhuna yakışır şekilde çok sürprizli olarak ilerliyor. Dün itibariyle ilk 10’dan sadece Iga Swiatek kaldı. Geçen senenin şampiyonu Barbora Krejcikova ve bu senenin sürpriz şampiyon adayı olarak gösterilen Ons Jabeur ilk turda; geçen senenin yarı finalisti Maria Sakkari ise ikinci turda turnuvaya veda etti. Eski günlerine dönmek isteyen Simona Halep’in ikinci tur maçında kortta panik atak geçirmesi ise ilk haftaya damga vuran olaylardan biri oldu. Tüm gündem içinde arada unutuluyor ama Sabalenka’nın durumu gerçekten çok enteresan. Fiziksel ve oyun olarak tüm olması gereken özelliklere sahip olan Belaruslu oyuncu, bir türlü tenisindeki sıkıntılara çözüm bulamadı. Aynı oyun içinde iki ace ve iki çift hata kaydedebilen, file önünde en kolay voleleri kaçıran ve maçların içinde kolaylıkla dağılabilen Sabalenka bunun en güzel örneğini Cumartesi Camila Giorgi önünde verdi. Sabalenka ilk seti kazandıktan sonra geri kalan iki sette sadece bir oyun alarak turnuvaya veda etti. Gerçekten inanılması güç bir performans dalgalanması.

Turnuvaya Rabat’ı kazanarak gelen Martina Trevisan ile oyununu son 1 ayda biraz daha belirli standartlara oturtmaya başlayan Coco Gauff ve Sloane Stephens ilk çeyrek finalistler oldu. Turdaki oyun zekâsı en yüksek oyunculardan olan Stephens tam bir büyük turnuva oyuncusu, bu anlamda Amerikalı tenisçi turnuvanın gizli favorilerinden birisidir.

Muhteşem Polonyalı
Iga Swiatek’in büyük bir oyuncu olacağı belliydi ama Polonyalı tenisçi kimsenin tahmin edemeyeceği ölçüde bir dominasyon yarattı. Hem teknik hem de fiziksel olarak büyük bir gelişim gösteren Swiatek’in hem vuruş hem de korttaki hız yönü aynı oranda kuvvetli olduğu için saha içinde inanılmaz bir atletizmle rakiplerini eziyor. Paris’e gelmeden bu sene beş turnuva kazanan, üst üste 28 galibiyet alan Swiatek’in her maçında mutlaka 6-0’lık bir set oluyor. Yani iş artık Swiatek maç kaybedecek mi değil, oyun verecek mi sorusuna dönmüş durumda.

Sporu büyük bir adanmışlıkla harika bir disiplin ve program içerisinde yapan Swiatek aynı zamanda yeni jenerasyon için de önemli bir rol model olacak. Kadınlar tenisi her zaman tüm oyuncular için böylesine turnuvalarda büyük fırsatlar içeriyor ama Iga Swiatek öyle büyük bir form yakalamış durumdaki yıllar sonra ilk defa Paris’te en azından sanki finalistlerden birisi daha ilk haftadan belli gibi.

Erkeklerde üç set kriteri
Kadınlardaki sürpriz sonuçların erkeklerde gelmemesinin bir sebebi de maçı kazanmak için üç set almanız zorunluluğu. Özellikle Roland Garros gibi bir turnuvada Nadal veya Djokovic gibi oyunculardan iki set alabiliyorsunuz ama üçüncü seti almak çok kolay değil, büyük bir mental seviye gerektiriyor. Örneğin geçen sene finalde Djokovic önünde 2-0 öne geçen Tsitsipas eğer maç üç set üzerinden oynansa şampiyondu ama şampiyon 3-2 ile Djokovic oldu. Dolayısıyla üç set üzerinden oynanan sene içindeki diğer turnuvalarda daha fazla sürpriz görürken, beş setlik Grand Slam turnuvalarında daha çok olağan favorilerin kazanmasının en önemli sebeplerinden birisi de işte bu üç set kazanma kriteri. Örneğin 4.tur maçında Nadal önünde ilk seti kazansa da Auger Aliassime’nin önündeki en büyük zihinsel bariyer, iki set daha kazanma zorunluluğuydu.

Zarar veren popülerlik
18 yaşında Amerika Açık’ı kazanan Emma Raducanu bu tarz başarılara hasret İngilizlerin aşırı ilgisi ile karşılaştı. Neredeyse bir senedir sürekli medyada görünen Raducanu’nun aslında gidecek çok yolu olduğunu bu sene Paris’te gördük. Turnuvaya ikinci turda veda eden İngiliz oyuncunun daha kariyerindeki ilk toprak kort maçlarını oynadığını düşünürsek artık kort dışında daha az görünmesi gerektiği konusunda İngiliz basınının nihayet hemfikir olması oyuncu için harika bir gelişme çünkü bu şekilde bir büyük yeteneği kaybetmemiş olacağız. Çok uzağa gitmeye gerek yok, Raducanu’nun Amerika Açık’ta finali oynadığı Leylah Fernandez’in bugün geldiği seviyeye bakmak bile yeterli. Tenise daha fazla odaklanan Fernandez, Paris’te de çeyrek finale yükselmeyi başardı.

Naomi Osaka ne yapacak?
Tarihin en iyi ve farklı tarzda oyuncularından olan Bjorn Borg’un beş Wimbledon ve altı Fransa Açık şampiyonluğunun ardından tenise ilgisini kaybetmesi, 26 yaşında kariyerini noktalamasına sebep olmuştu. Naomi Osaka da koşar adım Borg’un yolundan gidiyor. Çok erken bir yaşta dört grand slam şampiyonluğuna ulaşan ve farklı oyun tarzıyla bu sayıyı çok daha fazla arttırması beklenen Naomi Osaka maalesef kariyerinde bir savrulma yaşıyor. İlgi alanı tenisten modaya ve daha farklı alanları kayan Japon oyuncu sıralamada 38. basamağa kadar geriledi. Paris’te de turnuvaya bu hafta ilk turda veda eden Japon oyuncu bu sene belki Wimbledon’a da katılmayacağını belirtti.

Tüm sporlarda odaklanmak başarıyı da beraberinde getiriyor ama bireysel bir spor olarak tenis bu konuda çok radikal bir alan. Ne kadar yetenekli ve başarılı olursanız olun odağınızın kaydığı noktada kendinizi bir anda sistemin dışında bulabilirsiniz. Tarihin en başarılı kadın tenisçilerinden birisi olma yolunda ilerlerken bir anda ters yöne gitmeye başlayan Osaka’nın bundan sonra ne yapacağı tenis dünyasında büyük bir merak konusu.