Melbourne’de kadınlarda ilk hafta sürpriz sonuçlarla geçti, hemen her gün favori bir tenisçi elendi.  İlk 5 gündeki 3 maça bakarak kadınlar tenisi ile ilgili uzun vadeli bir projeksiyon yapabiliriz. Genel anlamda oyun tarzları olarak tenisçileri 3 grupta düşünebiliriz; 
1 ) Osaka ve Sabalenka’nın başı çektiği etkili servis ve güçlü vuruşlara dayalı oyun
2 ) Emma Raducanu ve Iga Swiatek gibi oyuncuların oynadığı daha teknik tenis
3 ) Ashleigh Barty’nin liderliğinde Paula Badosa’nın da çok iyi uyguladığı modüler oyun. 

İlk analiz edeceğimiz maçımız Cuma günü Naomi Osaka ve Amanda Anisimova arasında oynandı. Naomi Osaka etkili servis ve güç bazlı vuruşları ile oynayan bir tenisçi. Serena Williams’tan sonra Sabalenka ile beraber bu oyun tarzının en önemli temsilcisi. Zaten bu iki özelliği çalıştığı zaman rakiplerini “ ne yapsam olmuyor “ pozisyonuna sokuyor. Japon tenisçi bu oyunuyla kazandığı şampiyonluklarını finallerde çok önemli ve kült oyuncuları yenerek aldı. Ancak Osaka’nın oyununda bir problem var, özellikle ilk servis çalışmazsa kortta zaten hareketli olmayan Osaka, daha çok hareket etmek zorunda kalıyor, bu sefer vuruşları da bozulup sistem komple kısa devre yapıyor. Belki de bu yüzden Japon tenisçi hiçbir zaman toprak kortta başarılı olamayacak. Anisimova karşısında da işte bu durum gerçekleşti, servisler çalışmayınca herşey bozuldu. Aslında Osaka Avustralya’ya iyi bir durumda gelmişti ve tüm problemlere rağmen Anisimova önünde durumu iyi idare etti ama Amerikalı oyuncu geri adım atmayınca kendisi adına yapacak bir şey kalmadı. Sonuç olarak oyununuz belirli kriterlere bağlıysa bu orada her zaman risk var demek anlamına geliyor. 

2.maç ise ilk turdaki Emma Raducanu – Sloane Stephens karşılaşması. Emma Raducanu, Iga Swiatek gibi oyuncular daha teknik bazlı tenis oynayan oyuncu grubuna giriyorlar. Geniş bir vuruş portföyü olan bu oyun tarzında tenisçinin kort içindeki konumu ve çeşitlendirilen vuruşların kalitesi büyük fark yaratıyor. Hatta öyle açılardan öyle vuruşlar oluyor ki bir anda şapkadan tavşan çıkıveriyor ve herşey kolaylaşıyor. Roland Garros’u kazandığı yıl Iga Swiatek, geçen sene Wimbledon ve Amerika Açık’ta ise Emma Raducanu ise bu oyun tarzının en güzel örneklerini verdiler. Turda benzer tarzda oynayan pek çok tenisçi bulunuyor. Ancak bu oyun tarzında da bir zayıf nokta var, eğer oyun kalitesi düşerse hem vuruş çeşitliliği hem de kalitesi eksiliyor böylece sistem yine kısa devre yapıyor. Stephens karşısında bu eksikliği fazlasıyla yaşayan Raducanu, daha çok rakibinin hataları ile maçı kazandı. Zaten 2022 sezonunun tamamında bu kalite eksikliğini fazlasıyla yaşayan Raducanu, Melbourne’de de fazla ileri gidemeyip 2.turda elendi. Ancak kişilerden bağımsız olarak yine belirli şartlara bağlı bir oyunla “ kupa istikrarını “ yakalamak çok zor. 

FARKLI BİR OYUN TARZI 
3. maçımız 3.turda Paula Badosa – Marta Kostyuk arasında oynandı. Bu noktada Paula Badosa üzerinde durmak gerekiyor çünkü burada bambaşka bir oyun tarzı var. Geri çizgide iyi bir savunma, ortalamanın üzerinde bir servis ve doğru zamanlarda alınan winner puanları, rakibin verdiği en ufak açık hemen değerlendiriliyor. Yukarıda anlattığım 2 modelden farklı olarak tamamen modüler bir oyun tarzı, bağımsız parçalardan oluşuyor. Herhangi bir element çalışmadığı zaman kolay kolay çökmüyor. Üstelik toprak, sert veya çim, her zemine de uyarlanabiliyor. Paula Badosa son 1 senedir bu modeli çok doğru olarak uyguluyor. Ashleigh Barty ise bu oyun tarzının şu anda en üst sürümünü oynuyor. Üzerinde farklı oyunculara göre modifiyeler yapılması kaydıyla tenisin daha çok bu oyun tarzına evrileceğini düşünüyorum. Çünkü modelin içinde aynı zamanda sonuç odaklı bir yapı da bulunuyor.  

Turda bu oyuna yakın oyuncular var, ilk 10 sıraya bakarsak; Garbine Muguruza ve Barbora Krejcikova benzer bir oyun oynuyorlar. Maria Sakkari ise servis ve güç odaklı görünse de oyununu belirli kriterlere bağlamaktan ziyade mümkün olduğu kadar bağımsız parçalardan oluşturmaya çalışıyor. Yunan oyuncunun son 2 senedeki yükselişinde bu stratejisinin payı çok büyük. Ashleigh Barty ise zaten modüler oyun tarzının en önemli temsilcisi. Bu anlamda benzer tarzlarda daha çok yeni jenerasyon oyuncu da yetişiyor, junior maçlarında zaten bunun işaretlerini görüyoruz. 

Avustralya Açık’ta kadınlarda son 16 turunda, bu üç oyun tarzından da tenisçiler bulunuyor. Çeyrek finalde; Barty-Pegula, Krejcikova-Madison Keys ve olası Swiatek-Sabalenka eşleşmeleri bu açıdan çok ilginç olacağa benziyor. Final turlarında gerçekten çok sıkı ve kırıcı maçlar izleyebiliriz.