Güney Afrika’da dergi yayıncılığı yapan bir arkadaşımla geçen hafta konuşurken konu Kevin Anderson’a geldi. Geçmiş yıllarda çiftlerde junior ve gençler kategorisinde bir dönem Anderson ile partner olan Paul çok heyecanlıydı : “ Kevin en başından beri çok inatçıydı, kolay vazgeçmezdi. Ama sıralamada yükseldikçe oyuna olan tutkusu daha da arttı. Onunla gurur duyuyoruz, o Güney Afrikalı çocuklar için çok iyi bir rol model.” 

Benzer sözleri geçtiğimiz günlerde Kevin Anderson’dan da duyduk, kendisi Güney Afrika’daki çocuklar ve genç tenisçilerin kahramanı olduğunun farkında. Anderson ilk 10 sırayı paylaştığı Djokoviç, Nadal, Federer ve Del Potro gibi 80’li yıllar kuşağından, bu yaş grubu aynı zamanda X kuşağının son uzantıları. Bu gruba yapıları ve büyüdükleri dünya itibariyle tutku, sadakat, disiplin, yapılan işe saygı gibi önemli kodları yerleştirebilmek daha kolay. Djokoviç’i muazzam bir şekilde geri döndüren, Nadal ve Potro’yu her türlü sakatlığa rağmen pes ettirmeyen, 37 yaşında Federer’i hala üst düzeyde tenis oynatan ve Anderson’ı hiçbir zaman favori olmadığı bu devler arenasında her türlü psikolojik engele rağmen zirvede tutan en önemli tutkal işte bu kodlar. Kadınlar tarafında ise aynı kodların desteklediği Serena Williams gerçeği var. Doğum sonrası 36 yaşında nerdeyse herşeye baştan başlayabilen, her ne kadar bu geri dönüşü bir majör şampiyonluğu ile taçlandırmak istemesinin verdiği hırsla Amerika Açık Finali’nde Naomi Osaka’ya karşı dozu biraz kaçırsa da, bu durum onun ihtişamından herhangi bir şey kaybettirmiyor, o ne de olsa tenis tarihini değiştiren kadın. Geçen sene tenise ara verdiği dönemde 4 yeni grand slam şampiyonu çıkması ( Ostapenko, Stephens, Wozniacki, Halep ) rastlantı değil çünkü onun varlığında herşey çok farklı oluyor.

Z & Z + Kuşağı
  
90’lı yılların ortaları ve 2000’li yıllarla beraber artık yepyeni bir kuşakla tanışmaya başladık, Z ve Z + kuşağı, 95’ sonrası doğanlar... Bu grupta işler biraz karışık, birtakım sihirli kodları bu gruba yerleştirebilmek çok kolay değil, bu konuda belirli bir aşama kaydetseniz bile devamlılık sağlayabilmek çok zor, yol üzerinde o kadar çok dikkat dağıtıcı var ki, Z ve Z + kuşağından bir Federer çıkartabilmek pek mümkün görünmüyor, buna aday bir tenisçi Federer’den daha yetenekli ve potansiyelli olsa bile negatif psikolojik faktörler genç neslin en büyük düşmanı olacak. En önemli olumsuz faktör ise teknoloji. X kuşağı ve sonrası grup teknolojiyle sonradan tanıştı, onlar için teknoloji sadece hayatı kolaylaştıran bir unsur. Ancak özellikle 2000’li yıllarda doğanlar doğrudan teknolojinin içine doğdu, onlar için digital ve sosyal medya hava, su, ekmek gibi hayati bir ihtiyaç, en önemlisi küçük yaşlardan itibaren karakterlerinin oluşmasındaki en önemli etkenlerden biri, o kadar ki sosyal çevreleri ve digital dünyaları onlar için adeta “ paralel bir aile “ gibi... Genç bir yaşta kazanılacak popülerlik ve maddi getiriyi de hesaba katarsanız, bu kadar çok parametrenin olduğu bir yerde olayların nasıl gelişeceğini asla bilemezsiniz. Dolayısıyla bu dönemde ve gelecekte 19 yaşındaki yıldız adayı genç bir tenisçinin kariyerinin nasıl şekilleneceğini tahmin etmek artık çok daha zor olacak.

Federer Başladı, Djokoviç Bitirdi

2018 sezonunda yine sihirli kodlar çalıştı, erkeklerde sezonu Avustralya Açıkla Federer açtı, beklendiği gibi toprak sezonunda Nadal devam ettirdi, son 6 ayı ise Djokoviç komple domine ederek sezonu kapattı. Aslında son 15 senedir bu gelenek devam ediyor, tenis gibi zorlu ve kırıcı bir sporda bu kadar uzun bir süre bu oyunu domine edebilmek gerçekten olağanüstü bir başarı. 2018 sezonunun en önemli olayı Djokoviç’in dönüşü oldu, muhtemelen kendisi bile bu kadarını beklemiyordu. Sırp tenisçi Wimbedon’dan sonra bir anda 2011 sezonuna geri döndü, eğer herhangi bir sakatlık yaşamazsa önümüzdeki 3 sene içinde grand slam şampiyonluk sayısında Federer’i yakalayacaktır, kariyerinin son yıllarında ise rekorlarını geliştirmek için çaba gösterecektir.

Sezonun ikinci önemli olayı genç tenisçilerin ciddi şekilde ortaya çıkması oldu. Sezon sonu finallerini kazanan Zverev, Roland Garros’ta final oynayan Dominic Thiem, Paris Masters’ta şampiyon olan Khachanov, Masters finalleri oynayan Tsitsipas ve Borna Coric, Avustralya Açık’ta yarı final gören Hyeon Chung bu yeni nesil oyunculardan en önemlileri oldu. Dünya ilk 20 sıralamasında 22 yaş ve altında 6 tenisçi bulunuyor. 2019 sezonunda doğal olarak bu genç tenisçilerden beklenti artmış durumda özellikle Alexander Zverev tenis dünyasının yeni yıldızı olarak görülüyor ve yeni sezonla beraber kendisinden majör turnuva şampiyonlukları bekleniyor. Bu noktada her ne kadar son 2 senede çok fazla gelişme göstermiş olsa ve artık daha büyük başarılar için hazır görünse de Zverev için majörlerde temkinli olmak gerektiğini düşünüyorum. Alman tenisçinin kariyeri enteresan bir şekilde ilerleyebilir, mesela 5 sene içinde 20 masters şampiyonluğuna ulaşıp, hiçbir grand slam kazanamayabilir ya da belki 1-2 tane... 2019 sezonunda Zverev adına dengeyi olumlu bir şekilde bozacak faktör Ivan Lendl olacaktır. Lendl’in bildikleri Zverev’in hiç bilmediği şeyler ve bu eklemeler Zverev’i bambaşka bir seviyeye getirebilir, o zaman farklı bir tablo izleriz, tabii ki bu durum en fazla yakaladığı ivmeyi mümkün olduğu kadar çok majör şampiyonluğu ile donatmak isteyen Djokoviç’i olumsuz etkileyecektir. Sonsuza kadar o seviyede kalamazsınız ve Sırp tenisçi de bunu çok iyi biliyor. Zverev, Federer’in en iyi zamanında ortaya çıkan genç Nadal gibi Djokoviç’in yeni Nadal’ı olabilir.
      
Yeni sezonda toprakta sakatlık yaşamadığı takdirde Nadal geleneği devam ettirecektir. Sağlıklı bir Nadal’la toprakta başedebilecek çok fazla oyuncu halen yok. 2-3 sene daha rekabetçi bir tenis oynayabilmek isteyen Federer ise her majör ve masters turnuvalarının doğal şampiyon adayı ancak İsviçreli tenisçi ilk yıllarına oranla artık daha fazla süprizlere açık bir durumda dolayısıyla Federer’i maç ve turnuva bazında değerlendirmek gerekiyor.