Naomi Osaka favori olarak girdiği maçtan -ki Serena Williams'a karşı favori çıkmak herkese nasip olmaz- beklenildiğinden daha rahat bir galibiyet alıp finale çıktı. Bunu açıklamak için üzerinde durmak istediğim sadece bir konu var ve bu yazıda başka detaylarda girmeyeceğim, zira maça damgasını vuran faktör oldu.Hemen giriyoruz konuya.

Ralilerde çeşitli anlarda bir tenisçi kortun ortasında pozisyon alma fırsatı bulur o avantajlı noktadan bir vuruşla puanda dizginleri ele geçirir. Bahsettiğim vuruş genelde baseline çizgisi civarında ya da içindedir. Bakın, ortaya gelen derin toplardan, yani ani yakalanıp geriye giderek vurmak zorunda kalınan anlardan bahsetmiyorum. Onlar tam aksine kabustur oyuncular için. Bahsettiğim bir tenisçinin "keşke hep böyle toplar gelse" diyebileceği, hatta elit seviyedeki tenisçilerin çoğunlukla ya direkt puana (winner) çevirirdikleri ya da sağlam vuruşla en azından puanın kontrolünü eline geçirdikleri vuruşlardır.

Eh, sanırım Serena Williams ve Naomi Osaka’dan bahsederken de elit tenisçi seviyesinin doruklarında olduğumuzu kimse inkar edemez. O yüzden bakalım iki tenisçi bu tip toplardan ne kadar faydalanmış bu maçta.

Dört kategoriye ayırıyorum:
1) Direkt puan vuruşu (“winner”)
2) İyi vuruşla rakibi hataya zorlama
3) Orta ayar vuruşla topu tekrar oyuna sokmar
4) Hata

Doğal olarak Osaka ve Williams gibi tenisçilerden beklenen, ilk iki kategori sayısının yüksek olmasıdır. Hele hele onlar gibi patlama gücü ve becerisi yüksek olan iki ofansif tenisçiden bahsediyorsak. Kortun ortasına top yakalayacaklar, zamanları da olacak, eh o zaman puanı kazanma oranları da epey yüksek olacak haliyle. Genelde de öyledir zaten.

İşte kanımca maçın kaderini belli eden, Serena’nın bu vuruşlarda gösterdiği hayal kırıklığı performans oldu. Kendisinin de bunun farkında olduğu zaten ikinci setin başında gösterdiği reaksiyonlardan belliydi (aşağıda değineceğim tekrar buna). İlk önce rakamları özetleyelim.

Kategori 1: Direkt puan vuruşları
Osaka: 10
Serena : 4

Kategori 2: Rakibi hataya zorlayan vuruş
Osaka: 3
Serena: 0

Kategori 3: Nötr vuruş, raliye devam
Osaka: 3
Serena: 8

Kategori 4: Hata
Osaka 4
Serena: 7

Bu tablonun bize gösterdiği şu:
Üstüne düşen görevi bir tenisçi (Osaka) kendi seviyesine yakışan bir şekilde yerine getirmiş. Diğeri (Williams) ise bu detayda sınıfta kalmış. Bunun birkaç sebebi olabilir. Serena belki hata yapma korkusundan o fırsatlar eline geçtiğinde hafif titreyip tam vurmaktan kaçınmıştır, yeterince köşeye vuramamıştır, vs. Kariyerinin hemen hemen tamamını her eline geçen fırsatla rakibini bunaltarak başarılı olmuş, tecrübe açısından WTA’de neredeyse rakipsiz olan ve yüksek kort zekasına sahip Serena’nın puanı bitirebileceği pozisyon yakaladığında bu kadar yetersiz kalmasının sebebi ne olursa olsun, onun standartları açısından hayal kırıklığı.

Osaka’nın eline bahsettiğim kort ortasından “konforlu” pozisyonda topa vurup ya direkt puan alabileceği ya da kontrolü ele alabileceği toplam 20 fırsat geçmiş. Bunlardan 13 tanesinden (10’u winner olmak üzere) faydalanmış. Dört tanesinde hata yapmış. Sadece üç tanesinde puanı almaya yeterli vuruşa gitmemiş (nedendir bilmem, ikisi için de geçerli bu). 20 fırsatın 17’sinde genel A planına ve oyuncu karakterine uyan vuruşu yapmayı seçmiş.

Serena’nın eline ise aynı şekilde kort ortasından, konforlu pozisyondan vurması için 18 fırsat geçmiş. Sadece 4 tanesinde sonuca gidebilmiş, 7 tanesinde hata yapmış. Sonucta 18 fırsatın sadece 10 tanesinde oyuncu karakterine ve A planına uyan agresif vuruşu tercih etmiş.

Kendi standartlarinda başarı oranları: Osaka 13/20, Serena 4/18.

Bu fark üstelik maçın en önemli oyunlarında ortaya çıktı. Hatırlarsanız Osaka dengesiz birkaç hata ile başlamıştı maça ve Serena 2-0 üstünlük yakalamıştı. Sonra Osaka servisini kazanıp 2-1 yaptı. O oyunda 40-15 Serena öne geçti. O puanda bu yukarıda bahsettiğim pozisyonda eline geçen fırsatı Osaka forehand direkt puan ile kullandı. Daha sonra Serena avantajı yakalayip yine 3-1 öne geçme fırsatı yakaladığında kortun ortasından bir backhand’de nötr oynamayı tercih ederken, Osaka akabinde aynı pozisyonda yakaladığı forehand’ı yine direkt puana dönüştürdü. Osaka’nın eline geçen servis kırma fırsatında ise Serena yine o pozisyondan bu sefer forehand’ı ile hata yaptı ve maç 2-2 dengelendi.

2-2 oyununda ise Serena 0-30 öne geçti ama o puanda yine bu vuruşlardan birinde backhand’ini fileye taktı. Bir sonraki puanda aynı pozisyondan Osaka forehand ile winner vurdu, 30-30 oldu. 30-40’ta Serena servis kırma puanı yakaladı ama Osaka bu sefer aynı pozisyondan backhand direkt puan aldı. Nihayetinde oyunu alan Osaka, bir daha geriye düşmemek üzere 3-2 öne geçti.

Maçın döndüğünün onayını ise o 3-2 oyunundaki 15-40 puanı verdi. Adeta bu yazıda bahsettiğim konuyu gözler önüne seren bir puan oldu. Kortun ortasından yakaladığı backhand’i Serena orta ayar geriye vurmayı tercih ederken, iki vuruş sonra aynı pozisyonda Osaka hiç acımadı ve forehand’i ile puani bitirip 4-2 öne geçti. Son noktayı da set puanında kondu. 5-3, 40-15’te yine forehand’i ile bahsettiğim “konforlu” vuruş yapma fırsatını direkt puana çevirince Osaka, psikolojik açıdan Serena adına çok zor bir set sona erdi. Sadece ilk seti ele aırsak, yazının konusu vuruşlardan Serena’nın ilk sette aldığı puan sayısı sıfır!!

İşte Serena ikinci setin ilk puanında forehand’i ile maçtaki ilk direkt puanını kazandığında müthiş duygusal bir reaksiyon gösterdiğini şimdi anlayabiliriz. “Make a shot!” ("Yap bir vurus") diye kendine haykırdı. Diğer maçlarda rutin yaptığı bu tip vuruşlar ile düzinelerce puan kazanmaya alışık bir şampiyonun bu maçta aynı durumdan ilk puanını kazanmasının bir set sürmesinin verdiği sınır boşalmasıydı o an. Yine bu biçimde hanesine yazdırdığı ikinci puandan sonra da ellerini havaya açarak aynı tür reaksiyon gösterdi dikkat ederseniz (1-3 oyunu, ilk puan).

4-3 öndeyken Osaka’nın yaptığı üç çift hata sonucu Serena ikinci seti 4-4 dengeledi. Ancak Osaka’nın şampiyon ruhu tekrar ön plana çıktı ve kendi adına maçta oynadığı en kötü oyundan hemen sonrakinde harika üç tane backhand winner vurarak tekrar 5-4 öne geçti ve bir oyun sonra maç bitti.

Serena gibi kariyeri boyunca maç skorunu kendi raketinden çıkan toplar ile belirleyen bir şampiyonun Osaka’ya karşı da aynı şekilde oynaması, en azından oynamayı denemesi gerekir diye düşünüyorum. Bunun da yolu her zaman olduğu gibi eline geçen fırsatlarda iki kez düşünmeden uygulayacağı, zaten A planının değişmez parçası olan puana gidici vuruşlardan geçer. Bunu yapmaması ise onu kendi karakterinin dışında oynamaya iter. Bu cümleleri Osaka içinde sarf edebiliriz. Ama o uyguladı. A planından dışarı çıkmadı. Serena için aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Serena ve Naomi gibi elit tenisçiler, daha alt sıralamadaki rakiplere karşı bazen kötü oynasalar bile, değişik taktikler deneyerek kazanabilir. Ama rakipleri kendileri gibi usta biriyse, en iyi hünerlerini uygulamaya sokmaları şarttır. En mühim silahlarını kullanmama veya eline geçen fırsatlarda muhafazakar oynama lüksleri yoktur, hele hele muhafazakar oynamak zaten tenisçi bünyelerine uymuyorsa. Eğer o hataya düşerse, kazanması şansa kalmıştır. İşte Serena o tür bir şansla 2-0 öne geçti (Osaka’nın anormal dengesiz başlangıcı). Ama sonraki 17 oyunun sadece 5 tanesini alarak normal oyuncu şablonunun dışına çıkmasının bedelini ağır ödedi.